Sa'd b. Rebî'

Medine’de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olan Sa‘d, Câhiliye döneminde “kâtip” diye tanınırdı. Müslüman olduktan sonra da Resûl-i Ekrem’in kâtipleri arasında yer aldı. Nübüvvetin 11. yılının hac mevsiminde Resûlullah’ın Akabe’de karşılaştığı, İslâm’ı kabul eden altı Hazrecli’den biridir. Ardından Birinci ve İkinci Akabe biatlarına katıldı. Hz. Peygamber ensarın zenginlerinden olan Sa‘d ile Abdurrahman b. Avf arasında kardeşlik bağı kurdu. Sa‘d sahip olduğu her şeyin yarısını Abdurrahman’a vermek istedi, hurma bahçelerinin işlenmesinde de kendisine yardımcı olacağını söyledi. Ancak Abdurrahman b. Avf bu teklifi kabul edemeyeceğini bildirdi ve ticaret yapmak için kendisine çarşının yolunu göstermesini istedi.

    Sa‘d b. Rebî‘ çok iyi bir hatip olduğu için Resûl-i Ekrem, Medine’ye gelen heyet mensuplarının yaptıkları konuşmalara cevap vermek üzere zaman zaman onu görevlendirdi. Bedir Gazvesi’ne katılan Sa‘d, Mekkeli müşriklerden Rifâa b. Ebû Rifâa el-Mahzûmî’yi öldürdü. Uhud Gazvesi’nde savaşın şiddetlendiği ve müslümanların aleyhine döndüğü bir sırada Hz. Peygamber, Sa‘d’ı merak ederek onu bulmak üzere ensardan bir kişiyi  görevlendirdi. Bu kişi Sa‘d’ı bulduğunda onun kılıç, ok ve mızrak darbeleriyle çok yara aldığını gördü ve Resûlullah’ın kendisini merak ettiğini, ona bir diyeceği olup olmadığını sordu. Sa‘d da Resûlullah’a selâmını iletmesini, cennetin kokusunu duyar gibi olduğunu, kendisini ve bütün ümmeti mükâfatlandırması için Allah’a dua ettiğini söyledi.

     Sa‘d’ın şehid olduğunu öğrenen Hz. Peygamber’in, “Allah ona rahmet eylesin. Yaşarken de ölürken de Allah’a veRasulüne karşı çok samimi idi” dediği ve kıbleye dönerek, “Allahım! Sa‘d’ı kendisinden razı olarak huzuruna kavuştur” şeklinde dua ettiği rivayet edilmektedir