.
اَلْقُدُّوسُ
-Kuddûs-
.
“Her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olma” anlamına gelen el-Kuddûs ismi Kur'ân-ı Kerim'de iki yerde geçmektedir. (Haşr Sûresi 59/23, Cum'a Sûresi 62/1)
Sevgili Peygamberimiz rükû ve secdelerinde zaman zaman,
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ
“Sübbûhun kuddûs rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh”
(münezzeh ve yüce, meleklerin ve Cebrâil’in rabbi) zikrini okumuştur. (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 147)
Efendimiz aleyhisselâmın yataktan kalktığında onar defa okuduğu dua ve zikir içinde şu cümleler de yer almaktadır:
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
“Sübhânallāhi ve bi-hamdih sübhâne’l-meliki’l-kuddûs”
“Allah’ı yüceltip övgüyle anarım, görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibinin, O’nun münezzeh zâtının her türlü eksiklik ve kusurdan uzak olduğunu kabul ederim.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 101)
Gazzâlî; kuddûs ismine “duyuların algılayabileceği, hayalin canlandıracağı, zihnin tasavvur edeceği, düşüncenin şekillendireceği veya gönülde doğabilecek her türlü nitelikten münezzeh olan” anlamını verir.
Abdülkerîm el-Kuşeyrî, kuddûs isminden almamız gereken dersi şöyle ifade eder:
“Kuddûs ismini tam anlamıyla kavrayan kimse Allah rızâsı uğruna nefsini aşağılık arzulara uymaktan, servetini haram şüphesinden, zamanını O’na muhalefet etme kirinden, kalbini dünya alâkalarının sebep olacağı lekelerden, ruhunu fâni mekânlarda barınmaktan ve içindeki gücü yabancı ilgilerden uzak tutar. Böyle bir kişi hiçbir yaratığa kul olma zilletine düşmez; O’nu müşahede ettiği kalbiyle hiçbir mahlûka tâzimde bulunmaz; elinde bulunan bir dünya nimetini yitirmekten etkilenmez ve tuttuğu yoldan Allah’a ulaşmadan geri dönmez.”
Yeni yorum ekle