Hz. Ali Radıyallahu Anh’ın Öğrettiği Salavat

اَللّٰهُمَّ دَاحِيَ الْمَدْحُوَّاتِ،  وَبَارِئَ الْمَسْمُوكَاتِ وَجَبَّارَ الْقُلُوبِ عَلَي فِطْرَتِهَا شَقِيِّهَا وَسَعِيدِهَا، إِجْعَلْ شَرَائِفَ صَلَوَاتِكَ، وَنَوَامِيَ بَرَكَاتِكَ، وَ رَأْفَةَ مَحَبَّتِكَ عَلَي مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَ رَسُولِكَ الْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ، وَالْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ، وَالْمُعْلِنِ الْحَقَّ بِالْحَقِّ وَالدَّامِغِ جَيْشَاتِ الاَبَاطِيلِ، كَمَا حُمِّلَ فَاضْطَلَعَ بِاَمْرِكَ لِطَاعَتِكَ، مُسْتَوْفِزًا فِي طَاعَتِكَ غَيْرَ نَاكِلٍ فِي قَدَمٍ وَلَا وَاهِنٍ فِي عَزْمٍ، دَاعِيًا لِحُرْمَتِكَ، رَاعِيًا لِوَحْيِكَ حَافِظًا لِعَهْدِكَ، مَاضِيًا عَلَي نَفَاذِ اَمْرِكَ، حَتَّي اَوْرَي قَبْسِ الْقَابِسِ، بِهِ هُدِيَتِ الْقُلُوبُ بَعْدَ خُطُوَاتِ الْفِتَنِ وَالْاِثْمِ وَاضِحَاتِ الْاَعْلَامِ، مُنِيرَاتِ الْاِسْلَامِ، فَهُوَ اَمِينُكَ الْمَأْمُونُ، وَخَازِنُ عِلْمِكَ الْمَخْزُونِ، وَشَهِيدُكَ يَوْمِ الدِّينِ، وَبَعِيثُكَ رَحْمَةً، وَرَسُولُكَ بِالْحَقِّ رَحْمَةً، اَللّٰهُمَّ افْسَحْ لَهُ مُفَسَّحَاتٍ فِي عَدْلِكَ، وَاجْزِهِ مُضَعَّفَاتِ الْخَيْرِ مِنْ فَضْلِكَ، لَهُ مُهَنِّئَاتٌ غَيْرَ مُكَدِّرَاتٍ مِنْ ثَوَابِكَ الْمَعْلُولِ، وَجَزْلِ عَطَائِكَ الْمَحْلُولِ، اَللّٰهُمَّ أَعْلِ عَلَي بِنَاءِ الْبَنَانِينَ بِنَاءَهُ وَاَكْرِمْ مَثْوَاهُ لَدَيْكَ وَنُزُلَهُ، وَاَتِمَّ لَهُ نُورَهُ، وَاجْزِهِ مِنْ اِبْتِعَاثٍ لَهُ مَقْبُولَ الشَّهَادَةِ، مَرْضِيَّ الْمَقَالَةِ وَالْمَنْطِقِ، عَدْلٌ وَحُجَّةٌ وَبُرهَانٌ عَظِيمٌ   

 

“Ey, âlemin her bir yanına dağılmış varlıkları mükemmel şekilde yaratıp yayan, döşeyip donatan; kâinatta yer tutan her şeyi örneksiz olarak yoktan var kılan; İslâm’ı kabule elverişli yarattığı kalplerin mutsuzluğunu ve mutluluğunu hükmü altında tutan Allah’ım!

Rahmetinin tecellileri olan salâtlarının en şereflilerini, bereketlerinin en çok artanlarını ve sevginden kaynaklanan şefkatini kulun ve elçin Muhammed aleyhisselâma ihsan eyle! Ki O, (son peygamber olarak) geçmiş (peygamberliğe) son veren, mühürlenmiş olan (vahiy kapısını tekrar) açan, mutlak hakikati hak olarak ilan eden ve batılın ordularının beynini dağıtandır.

Yine O Rasûl ki, öncelikle kendisi Senin emir ve yasaklarını eksiksiz yerine getirerek Sana itaat ve ibadete çağırma işinin sorumluluğunu, ileri atılmaktan çekinmeksizin ve kararlılığında hiçbir gevşeme göstermeksizin üzerine aldı.

O, Senin mukaddes Zâtına yaraşır bir hürmete davet eden; vahiy emanetinin hakkını gözeten; Sana verdiği sözü muhafaza eden ve kendilerine ulaştırdığı hidayet meşalesini tutanlar onunla aydınlanıncaya kadar Senin emirlerini eksiksiz yerine getirendir.Fitne ve günah adımlarıyla kat edilen cahiliye devrinden sonra kalpler Onunla apaçık işaretlere ve İslâm’ın kandillerine yönelerek hidayet buldu.

O, Senin en çok güvendiğin ve herkes tarafından güvenilen kulundur. Kendi yanında tuttuğun ilim hazinesinin hazinedarıdır. Hesap gününde sözü herkesçe kabul edilen şahidindir. Rahmet olmak üzere gönderdiğindir. Rahmet oluşu hak ile desteklenmiş rasûlündür.

Allah’ım! Adaletinde var olan imkânlarla onu ferahlat! Lütuf ve ihsanındaki hayırlarla da onu kat kat ödüllendir. Kesin delillerle bildirilmiş mükâfatından ve açıklanmış ihsanlarından kedersiz mutluluklar ona aittir.

Allah’ım! Onun (Senin izninle kurduğu İslâm) binasını bütün bina yapanların binalarından daha yüce eyle! Senin nezdinde makamını ve konumunu şerefli eyle! Nurunu tamamına erdir. Şahitliğinin kabul olunması ve adil, kesin delil olan yüce kelamından razı olunmasıyla onu mükâfatlandır.”

(Kaynak: İbn Ebî Âsım eş-Şeybânî (v.hicrî 287), Kitâbu’s-Salâti ale’n-Nebi,  Beyrut,1971 sayfa: 16 ve17)   

 

 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.