Siyer-i Nebi Dergisi 34. Sayı Çıktı!

EDİTÖRDEN

Sen güneşsin, Sen aysın, Sen nur üstüne nur

Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili, ey Rasûl

Medine Allah’ın salih ve sevgili kulunu bu güzel sözlerle, şiirler ve sevgi gösterileriyle karşıladı. Halk sokaklara dökülmüş Muhammed aleyhisselâm’ın yanına koşuyor, kadınlar ve çocuklar evlerinin damlarından Son Peygambere el sallıyor, şehir  en güzel gününü yaşıyordu.

Efendimizin  gönlünde Medine’nin ayrı bir yeri vardı. Hiç göremediği babası Abdullah’ın mezarı birkaç adım ötede, çocukluğunun en güzel günlerini yaşadığı yerler hemen karşısındaydı. Sevgili annesiyle son günlerini bu şehirde geçirmiş, onu bu şehirden ayrılırken kaybetmişti. Yıllar sonra yine bu şehir O’na kucak açmış, dedesi Abdulmuttalib’in akrabaları son Peygamberi bağrına basmıştı.

Muhammed aleyhisselâm’ı Medine’de çok büyük sıkıntılar, çözümü imkansızmış gibi gözüken sorunlar bekliyordu. Şehirde yaşayan Evs ve Hazrec kabilesi arasında yüz yılı aşkındır devam eden bir kan davası vardı. Müslüman olan Medineliler dahi birbirlerine karşı soğuk ve yabancı duruyorlardı. Mekke’den Medineye hicret eden muhacirlerin ne başlarını sokabilecekleri evleri ne de hayatlarını sürdürmeye yetecek servetleri vardı. Bu sıkıntılar nasıl çözülecek, birbirini hiç tanımayan insanlar barış ve huzur içinde nasıl yaşayacaklardı?

Şehirde yaşayan Yahudi kabileleri İslam Peygamberine kin ve nefretle bakıyor, gelişmelerden büyük rahatsızlık duyuyorlardı. Müslüman olmayan Araplar ve en önemlisi Müslüman olduklarını iddia  eden ancak yüreği İslam düşmalığıyla dolu Münafıklar Müminlere zarar vermek için fırsat kolluyorlardı. Medine kaynıyor, Mekkeliler Peygamberimize ve Müslümanlara kucak açan Medineli Müslümanlara tehdit dolu mektuplar yolluyorlardı.

Allah’ın sevgili elçisi hemen harekete geçti. Önce bir mescid yapılmalı, ardından barış ve huzurun unutulup gittiği yeryüzünde bir sevgi ve kardeşlik medeniyeti kurulmalıydı.

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.