İmam Gazali’ye göre ilim öğrenmenin 10 edebi

Araştırmacılardan bazıları büyük İslam mütefekkiri İmam-ı Gazali’nin, 19 Aralık 1111'de hayata veda ettiği görüşünü savunurlar. Bu sebeple onun ilim yolcularına nasihatlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

İmam Gazâlî “İḥyâʾü ulûmi’d-dîn” adlı eserinde “İlim öğrenmenin başlıca on edebi vardır. İlim tahsil etmek isteyenin bu edeplere uyması gerekir.” Der ve onları şu şekilde sıralar:

1- Nefsini rezil huylardan ve kötü sıfatlardan temizlemek. Çünkü ilim tahsili kalbin ibadeti, namazı ve ALLAH Teâlâ'ya yakınlık vesilesidir. Bu sebeple, namaz için bedene müteallik pisliklerden temizlenmek gerektiği ve bu temizlik yapılmadan namaz sahih olmadığı gibi, kalb ibadeti için de kalbe yönelik pisliklerden temizlenmek gerekir ve bu yapılmadan o da sahih olmaz.

2- Tahsil döneminde, dünya meşguliyetlerini mümkün mertebe azaltmak. Çünkü meşguliyetler, zihin ve dimağın öğrenme yeteneğini azaltırlar. Kur'ân-ı Kerim'de "ALLAH, bir kimsenin içine iki kalb koymamıştır." (Ahzâb, 4) diye buyurulmuştur. Bu sebeple, zihin dağıldığı ölçüde ilmî hakikatleri anlamakta sıkıntı çeker. Bu mânayı teyid için, "Sen kendini bütün olarak ilme vermedikçe, o sana bir kısmını bile vermez." denilmiştir.

3- Kendisine ilmi öğretene tevazu ve teslimiyet göstermek. Bunun için, ilim öğrenmek isteyen kimse, bir hastanın uzman bir doktoru dinlediği gibi hocasını dinlemeli, ona tevazu göstermeli, kendisine hizmet etmekten şeref duymalı ve bunun sevap olduğuna inanmalıdır. "İlim tahsili dışında her hangi bir maksatla kendini alçaltmak Müslümanların ahlâkından değildir." denilmiştir. Bu demektir ki, ilim tahsili için kendisini alçaltmak caiz ve hatta fazilettir.

4- İlimde yeterlilik ve derinlik kazanmadıkça âlimler arasında ihtilaflı ve tartışmalı olan konulan öğrenmeye heves etmemek. Çünkü, ilim tahsiline bunlarla başlamak akılda hayret, zihinde karışıklık, anlamada zorluk ve azimde gevşeklik meydana getirir. Bunun için, tahsile kesin olan ilmî gerçekleri ve dinî hükümleri öğrenmekle başlamak lâzımdır. Değişik üstadlardan faydalanma imkânı varsa, her birinden en iyi bildiği ilim dalını öğrenmeye çalışmakta büyük yarar vardır. tahsile kesin olan ilmî gerçekleri ve dinî hükümleri öğrenmekle başlamak lâzımdır.

5- Önce, tavsiye edilen ilimlere âit kısa metinler okumalı ve bu suretle onlardan her birinin maksat ve gayesine vukuf kazanmalıdır. Ondan sonra, en önemlisinden başlayarak ömrü yettiğince derinliğine tahsil yapmalıdır. Özetlerini öğrendiği ilimlerin bir kısmını ilerletmese bile, bu özetlerden yararlanacaktır. Bu kadarını öğrenmiş olması, en azından o ilimlere düşmanlık etmesini önleyecektir. Çünkü insanlar, bilmedikleri şeylere düşmanlık ederler.
Hakikî ilimler, ya ALLAH Teâlâ'ya yaklaştırıcıdırlar ya da buna yardımcıdırlar. Derece ve önemleri de buna göredir. İlimleri bilenler de, hudutları koruyan vazifeli askerler gibidirler. Bunlar, ilimleriyle ALLAH Teâlâ’nın dinini korumayı kasdettikleri takdirde, ilim ve niyetlerine göre sevaplara nail olurlar.

6- Öğrendiği ilimlerle âhiret ilmine ulaşmaya çalışmak. Çünkü bizzat maksat olan ilim budur. Diğer ilimlerse, bunun için hazırlık ve başlangıçtırlar. Bu sebeple, bütün ömrü vasıta ve basamak durumundaki ilimleri öğrenmekle tüketmemek lâzımdır. Aksi takdirde, sa'y (çalışmak) sonuçsuz, ömür de zayi olur.
Âhiret ilmine ulaşmak, kalb ve nefsi kötü sıfatlardan, uzuv ve organları da günahlardan ve abesle iştigalden korumayı gerektirir. Çünkü bu ilim bir nurdur ve ancak bu dikkat ve gayret sonunda kalbe akseder ve orada imana dönüşür. Nitekim, Hz. Ebu Bekir (ra) da bu ilmi ve imanı bu sayede kazanmıştır. Bunun farkında olan Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir: "Ebu Bekir'in imanı hepimizin imanından daha ağırdır. Çünkü o, güzel huylarda ve iyi amellerde hepimizden ileridir."

7- Din ile ilgili bir ilmi öğrendikçe, onun amel, ibadet ve ahlâka müteallik yönlerini tatbik etmek. Çünkü ilim amel içindir. Amele dönüştürülmeyen bir ilim kıyâmet gününde sahibinin aleyhinde delildir. ALLAH Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkını gözeterek okurlar. İşte, ona gerçekten iman etmiş olanlar bunlardır." (Bakara, 121) Kitabın hakkını gözetmek ise, onunla amel etmektir. İlimleriyle amel etmeyenler, kendileri gibi, ilimlerini de halkın nazarında küçültürler.
Ancak, kişilere bakarak ilimleri değerlendirmek de yanlıştır. "Doğru olan, ilimleri de, insanları da ilmin ölçüleriyle değerlendirmektir. Hz. Ali (ra) şöyle demiştir: "Hakkı kişilere göre tanıma! Kişileri hakka göre tanı!"

8- İlimler arasındaki üstünlüğün onların sonuçlarına ve delillerinin kuvvetine göre olduğunu bilmek. Bu sebeple, din ilmi tıp ilminden üstündür. Çünkü, din ilminin sonucu ebedî saadettir; tıp ilminin sonucu ise, geçici dünya hayatıdır. Aynı sebepten dolayı, matematik ilmi diğer birçok ilimden üstündür. Çünkü, onun delilleri daha kuvvetlidir. Din ilimleri içinde de en üstünü marifetullah, yani ALLAH Teâlâ'yı bilmektir. Bu ilim, diğer din ilimlerinin ruhu, özü ve bütün ilimlerin gayesi ve maksadıdır.

9- İlmi riyaset, mal, şöhret ve itibar kazanmak için tahsil etmemek. Çünkü ilmin değeri bunlara âlet edilemeyecek kadar yücedir. İlim ALLAH için tahsil edildiği zaman, sahibine fazilet ve ahlâkî olgunluk kazandırır. Dünya için tahsil edildiği takdirde ise, sahibini her türlü rezilliğe, ahlâkî ve amelî zaaflara sürükler. Dünyaya âit meşru kazançlar, ilimlerin tabiî sonuçlarıdır. Bunlar kendiliğinden de hâsıl olurlar. Onun için, bunları düşünmeye ve maksat haline getirmeye gerek yoktur. Böyle olduğu için, ilimleri yüzünden şöhret, ikbal ve itibara kavuşmuş âlimleri ihlâssızlık ve dünyayı aramış olmakla itham etmek de doğru değildir. Çünkü, bu şeyler zorunlu olarak ihlâssızlığı ve dünyayı aramış olmayı gerektirmezler.

10- En yüksek derecedeki ilim ehlinden olmaya çalışmak. Çünkü ilim ehli niyet ve amellerine göre üç sınıftırlar. Birinci sınıf ALLAH Teâlâ'ya yakın olan mukarrabdırlar. İkinci sınıf selâmet ve kurtuluş ehli olan sağ ehlidirler. Üçüncü sınıf ise, batıp helak olanlardır. (Vakıa suresi, 10-49)

KAYNAK: www.dunyabizim.com

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.