Efendimiz(sas)’in Kızları -2: RUKİYYE bint MUHAMMED (ra)
Kapı çalınır nazikçe
Gelinen evde oturmaktadır
Muhammed ile Hatice.
Sebebi ziyaretlerini belli ederek
Heyettekiler başladılar söze.
Malum büyük kızınız Zeyneb’i
Gençlerin pek şereflisi
Ebû’l-As’la evlendirdiniz.
Şimdi sıra geldi diğerlerine.
İşte oğullarımız Utbe ile Uteybe.
Onlardan daha asil, daha yiğitleri
Bulunmaz bu beldede.
Gelin Utbe’yi Rukiyye, Uteybe’yi de
Ümmü Gülsüm’le evlendirelim.
Böylece akrabalığımızı
daha bir perçinleyelim.
Kız ailesini alır bir telaş.
Dediklerinde haklıdırlar lakin
Endişeyle düşünmeye başlar iki baş.
Neticede büyükler uygun görmüştür
Söz kesilmiş ve nikâh yolu görünmüştür.
Hayat dur durak tanımaz.
O akışına devam eder.
Tarih, ilahî vahye karşı koyamaz.
Yeni gelen din Mekke’yi altüst eder.
Son Peygamber zuhur etmiştir.
Bundan böyle insanlık uyarılacak
Cahiliyenin hükmü, artık bitmiştir.
Elbet kolay değil
Bu yolda nice çelme takılacak
Fakat kader, ağlarını örmüş,
Güvercinler layık olduğu yere yuva yapacak.
***
Peygamberimiz (sas) vahyi anlatmaya
Ailesinden başladı.
Kızlar babalarının önce gözlerine baktılar
Sonra gözyaşlarıyla ıslanmış sakallarına.
O asla yalan söylemez.
Hiç söylemedi ki…
Düşünmeye ne gerek var.
Hem zaten putlarda
ne bir yarar ne bir zarar.
Anneleri Hatice’ye bakarlar bir de
O çoktan teslimiyetin zirvesinde.
Öyleyse düşünmeye ne gerek var.
Hem zaten Allah’tan (cc) başka
Tapılacak varlık mı var.
***
Mekke, Kureyş
Muhammed’in peygamberliği ile
Şaşkınlık yaşamaktadır.
Onlara göre bu yeni din
Gençleri bir hayli
Yanına almaktadır.
Sonra güçsüzler, köleler
Hep Muhammed’in
Çevresine toplanmaktadır.
Böyle giderse kabile reisliği de gider
Kâbe’nin geliri de…
Soylusu da hak ister, kölesi de.
Bu gidişle putlarla başımız girecek derde
Hem 360 putun yerine hiç iman edilir mi
Tek bir Rabbe!
Olacak iş mi,
Hiç Ümeyye b. Halef’le
Bilal’in kafası aynı yerde!
***
Ebû Leheb ve karısı çok kızarlar
Bir yeğen nasıl olur da amcasına karşı çıkar.
O ki Benî Haşim’in ileri gelenlerinden
Nasıl ona danışılmadan söz söylenir önceden.
Ziyafetmiş, yakın akrabasını uyaracakmış,
Büyükler varken ona kim, ne soracakmış?
Bir de Safa Tepesi’ndeki nidası çıktı başımıza
Vazgeçecek, vazgeçmeli yoksa
Canına her an bir zarar gelebilir.
Putlardan mı herhangi bir
kabile gencinden mi bilinmez.
Böyle yeni din diyerek
ana ile oğlun arasına girilmez.
***
Rasûlullah “yakın akrabanı uyar” emrini almış,
Fakat ziyafetten pek mahzun dönmüştü.
Amcası Ebû Leheb, sözlerini boşa çıkarmış
Üstelik hakaretleriyle pek üzmüştü.
Bu kadarla kalsa iyi.
Eziyet için elinden geleni yapıyor.
Karısı hiç de ondan aşağı kalmıyor.
Rabbim bilendir, görendir.
Elbet cevabını layıkıyla verendir.
***
Mekke yeni vahiyle çalkalanmakta.
Yüzü kırmızı olanın
Kan beynine sıçramakta.
Elleri titriyor, sinirden kuruyacak
Karısı gerdanlığını çekiştirmekte
ipi neredeyse boynunu koparacak.
İki eli kurusun. Kurudu da
Ne malı ne kazandığı verdi fayda.
Alevli bir ateşe yaslanacak
Odunlarını taşırken karısının
Boynunda sallanacak ipten bir halka.
***
Kapı ikinci kez vurulur. Bu sefer güm güm!
Niyetler ortaya saçılır. İki çift lafları vardır
İntikam için oğullar
Çifte gülleri bırakacaktır.
“Bize kız çok ama,
Size soylu damat artık çıkmaz.
Bundan böyle ömür billah kızlarınıza
Hane açan bulunmaz.
Mekke sokakları size dar mı dar
Yollardan geçerken dikkat edin
Her an bir diken, bir çalılık çıkar.
Kâbe’de rahat ibadet ederiz sanmayın
Size tâbi üç beş zayıfa kanmayın.
Mekke’nin şanlı şerefli ataları var.
Hem bir vahiy inecekse
En çok iki şehrin iki büyüğünün hakkı var.
***
Rukiyye ve Ümmü Gülsüm
ağlamaktadırlar içeride
Üzüntüden mi sevinçten mi bilinmez.
Allah onları kurtarmıştır,
İki müşriğin nikâhı
imtihanla üzerlerinden kalkmıştır.
Rukiyye, ikinci kız.
Zeyneb’in küçüğü
Ümmü Gülsüm’ün büyüğü
Öyle biriyle evlenecektir ki
O, babasının arkadaşı,
sırdaşı, cennet yoldaşı.
Kabilesi pek şerefli
Cömert, yüzü nur hâlesi.
Edepli, melekler durur ondan geri.
Hem hala tarafından akraba,
Hem pek müşfik hanımlara.
Adı Osman b. Affan
Rasûlullah’a gönülden inanan
Yeni bir yuva kuruluyor
Mutluluğu cennete uzanan.
***
Eziyetler arttıkça arttı.
Habeşistan’a hicrete izin çıktı.
On dört kişilik kafileden,
Önce Osman’la hanımı yola çıktı.
“O Lut aleyhisselam’dan beri
Ailesiyle ilk yola koyulandır.”
Her ihtiyaçta Rasûl’un
Rızasına uygun davranandır.
Yolculardan bir süre haber alınamaz
Hz. Peygamber’in çırpınır yüreği
Habeş diyarından gelenlere sorar
Duyar sonunda mutlu haberi.
“Senin kızın pek iyi
Osman onu bineğine bindirmiş
Kendi ardı sıra yürümekte.
Pek güzel sahip çıkar
Senin verdiğin emanete.”
Aradan yıllar geçer.
Peygamber gülü Rukiyye
Bu kez hicret ediyor Medine’ye
Fakat Yesrib hastalıklı bir yer.
Buranın havası suyu
insanı derinden etkiler.
Rukiyye hasta yatakta.
Mekke rahat durmuyor
savaş için atakta.
Ordu toplanacakmış
Bedir vakti savaş var.
Aylardan Ramazan
davranın Müslümanlar!
Cihad vaktidir. Siz değil miydiniz
‘Bir izin verilse’ diyen?
Öyleyse kuşanma saatidir
Haydi, hazırlan ve bilen.
Aslanlar gibi çık karşılarına
Sahip çık imanına hem vatanına.
Osman (ra) bir Rasûl’e bakar
bir kızı Rukiyye’ye
Mekke ateş, Rukiyye ateş içinde.
Her yanı ateş sarmış
önce hangisini kurtarmalı.
Gönlü iki parça olmuş
bir yanı Bedirde bir yanı zevcesinde.
Elbet cihaddan geri kalınmaz.
Rasûl’un (sas) emrinden hiç çıkılmaz.
Habib-i Kibriya’nın verdiği karar
Osman’ı Medine’ye mıhlar.
O hanımının başında kalacaktır.
Hastasına pek merhametle bakacaktır.
***
Medine’de iki haber aynı anda duyulur.
Bedir’de zafer kazanılmıştır.
Rukiyye dünya imtihanını tamamlamıştır.
Bedir’den dönüş başlamıştır.
Rukiyye âhiret yolculuğuna çıkmıştır.
Osman (ra) hem üzülür hem sevinir.
Rasûl’ün emri ile Bedir ashabından bilinir.
***
Küçük kız kardeş Fâtıma
Ablasının mezarı başında
Ağlamaktadır doyasıya.
Sevgili Babası (sas) gelip
Gözyaşlarını yeniyle siler
Can paresini teselli edip
Bakî mezarlığında dua eder.
O, Efendimizden bize bir hatıra.
Allah yolunda güçlüklere sabreden,
Çöl ortasında bir vaha.
Hayatı yolcu gibi yaşadı, yolda yaşadı.
Babasından peygamberliği hiç ayırmadı.
Tertemiz, sade, itaatkâr ve çileli
Cennete giden yolu adım adım adımladı.