Ümmü Habibe(ra)’ye Sesleniş
Ezvâc-ı Tâhirat’tan Ebû Süfyân’ın kızı
Mekke’den yolculuk var. Habeş diyarına.
Tek Rabbe inananlar, deniz yolunda.
Dile kolay… Ana yurdu, eşi dostu bırakmak;
Taşı, toprağı, Kâbe’yi arkada komak…
Ne zor… Öz vatanından kaçar gibi ayrılmak,
Deniz aşırı beldede meçhule uzanmak…
Her ev boşalıyor. Bu sefer yüz kişi gidiyor.
Mekke telaşta. Anne, ata demeden;
Putların hiçbirini görmeden;
oğul, kardeş, kız, yeğen,
Hem de Ebû Süfyân’ın kızı gidiyor.
Gemiyle gideceklermiş.
Çöl arabı nasıl katlanır gemiye?
Islak, nem, rüzgâr, deniz.
Gitsinler gidebilirlerse…
Habeş sıcak, mülayim.
Orda karışılmıyor kimseye…
Necâşi, adil; Hakk’a yakın.
Önem veriyor dinlemeye…
Müşrikler, müminleri sıkı takipte.
Kararlılar, Mekke’ye geri döndürmede.
Cafer b. Ebi Tâlib, Mus’ab b. Umeyr
Mekke’den gelenlere sorarlar:
Biz köle miyiz ki bizi almaya geldiniz?
Yoksa birinin canına kıydık da kısastan mı kaçtık?
Ya da batıl yollarla halkın malını mı aldık?
Bizler hakla batılı bilmezdik ey Necâşi
Allah içimizden emin bir Resûl gönderdi.
O’nun sayesinde bildik kadının değerini,
Küçük kızları gömmemeyi.
Yetimin başını okşamayı,
Harama yan gözle bakmamayı.
Sonra Meryem sûresini okudular.
İlâhî Vahyin, aynı kaynaktan çıktığına şahit oldular.
Sevinin ey Müslümanlar!
Habeş diyarında size özgürlük var.
…..
Hicret; kurtuluş belki ama ya hasret…
Şu sabah rüzgârına sesleniversek
varır mı Efendimize?..
O’nun selamıyla döner gelir mi bize?
Eziyet görmüyor iyi güzel rahatız ama…
O nasıl acaba?
Ya Ebû Süfyân, merak eder, özler mi kızını?..
Torunu Habibe’yi, sonra damadını…
Ubeydullah’ta değişiklikler var.
Nasrânîlerle çok yakın bu aralar.
Yoksa imanında şüphe mi var?
Her gece görülen bu kâbuslar?..
…..
Habibe’nin annesi!
Ubeydullah b. Cahş’ın seçimi,
derinden yaraladı seni.
İman; sebat, azim ve yürek ister.
Allah’a ve Resûlü’ne teslimiyet
bir de ferâgat ister.
Şimdi önünde üç yol var:
Beyinin ısrarına cevap verip dinini bırakmak,
Mekke’ye baba yurduna geri varmak,
Ya da Habibe’yi bağrına basıp
Habeş ilinde Müslüman’ca yaşamak.
Asil babanın asil kızı. Ümmü Habibe.
Ubeydullah dünyadan ayrıldı,
yalnızlık düştü kaderine.
İman; seni ayakta tutan cevher.
Nesillere bıraktığın en yüce değer.
Şimdi sabr-ı cemil zamanı.
Geçince bu çetin imtihanı,
Şeref senin, şan senin,
Hem dünya hem ukbâ’da
Hayırla yâd senin.
….
Mekke inadından vazgeçmiyor.
Müminler Medine’ye hicret ediyor.
Ay, bedir olunca savaşa çıkılıyor.
Ebû Cehil dünyadan göçünce,
Liderlik Ebû Süfyân’a kalıyor.
….
Babanla Peygamber’in savaşta…
Sen çaresiz, kızınla Habeşistan’da…
Baş secdede, eller duada,
Müjdeci köleler kapıda.
Medine’den muştulu haber var.
Muhammed’le gıyâbî nikâhın var.
Necâşi huzura bekliyor.
Velime yemeği hazırlanıyor.
…
Gemiler kalkıyor limandan
Muhacirler Medine yolcusu.
Allah Resûlü Hayber’de
Yaşıyor iki coşkuyu.
…
Müminlerin annesi evine yerleşmiş.
Yerler süpürülmüş, tertemiz,
İçeride misk-i amber kokusu
Toprak, kilimle döşenmiş.
Efendimiz iltifatta:
“Kureyş kadınları bilirler evi döşemeyi,
Şehirlidirler, değildirler bedevî.”
…
Müşrik, ortak koşan; kâfir, hakikâti örten
Hudeybiye’de kendileriydi ayak direten,
Anlaşmayı eliyle bozunca Mekke,
Ebû Süfyân’ı aracı gönderdiler Medine’ye
Kureyş ulusu, lider, gözü pek.
Medine’de bulamadı himaye bir tek.
Kızının evine girdi naçar.
Toplandı yerdeki minder apar topar.
Kızım minderi mi bana,
beni mi mindere çok gördün?
Babacığım, buyur ettim seni içeri.
Lakin o Habibullah için serili.
Kızım ayıp değil mi?
Çok gördün bana bir minderi.
Ayıbı, günahı, Resûl’den öğreniriz.
Temizi, kirliyi O’nunla biliriz.
Bu sözler babanı derinden sarsacak.
Mekke Fethi’nde iman nasib olacak.
Fahr-i Kâinat onu onurlandıracak.
Sizin eviniz, sığınanlara emân olacak.
….
Ümmü Habibe Validemiz.
Onurlu, asil, vakarlı duruşun.
Mekke’yle Medine’ye köprü oluşun,
Geceleri teheccüde duruşun,
Efendimizin sözlerini okuyuşun,
Seni unutturmayacak…
Sen ki hem Habeş hem Medine muhacirisin,
Sen ki Kureyş Efendisi’nin kızı, imanında sebat edensin,
O’nunla şereflendin O’nunla şereflendi kâinat
Üzerinize olsun tahıyyât tayyıbât ve salevât.