Biz Bize - Taha KILINÇ
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları’ndan çıkmış olan Taha Kılınç’a ait “Biz Bize” kitabı özellikle gençlere sade ve samimi dille, pratik bir el kitabı olarak tasarlanmış ve üç bölüm olarak yazılmış. “Kimliğimiz” bölümünde, hayata adım atmaya hazırlanırken kendi kendimizi keşfetmenin önemi, Allah’ın bizden ne beklediğinin anlaşılmasının aslında hayatımızın ana hedefi olduğu, kalbimizin huzurunun da tamamen buna bağlı bulunduğu; “Ufkumuz” bölümünde, bir Müslüman gencin zihin parametreleri, çevresine ve dünyaya hangi pencereden bakması gerektiği ve düşünce dünyasının nirengi noktalarından bahsediliyor. “Vazifelerimiz” bölümünde ise önceki iki bölümde dile getirilen temel meselelerin pratik olarak hayata geçirilmesi için yedi adımdan oluşan ufuk açıcı bir yol haritası teklif ediliyor:
1. İslam’ı derinlemesine kavramak,
2. İbadetlerle arınmak,
3. İslam coğrafyasını ayrıntılarıyla tanımak,
4. Tarih okumak,
5. Seyahat etmek,
6. Dil öğrenmek,
7. Seçtiğimiz meslekte en iyi olmaya çalışmak.
Şimdi kitaptan birkaç alıntı sunalım:
v Yazar uçak yolculuklarında yapılan güvenlik anonsundaki bir cümleye dikkat çeker: “…. Kabin basıncında bir değişiklik olursa başınızın üzerindeki kapaklar otomatik olarak açılacak, oksijen maskeleri ortaya çıkacaktır. … … Çocuklu yolcularımızın, çocuklarından önce kendi maskelerini takmaları gerekmektedir.” Neden çocuklarımızdan önce kendimizin takması gerektiğini anlatan yazar, daha sonrasında tespitini açıklar: “Bu ilginç örneği, hayatın genel prensiplerinden biri olarak düşünebiliriz: Bir insan, etrafına faydalı olmak ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır. Kendisi sağlam, dürüst, derinlikli, bilgili ve ahlaklı olmayan bir insanın, çevresine fayda sağlaması da imkânsızdır. Onun yaptığı hatırlatmalar sözde kalacak, tesir meydana getirmeyecektir. Tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi oksijenin azaldığı durumlarda önce kendi maskemizi takacağız, ardından çevremizdekilerin yardımına koşacağız.” (sayfa:21-22)
v “Tefekkür denilince, aklımıza çok soyut ve silik bir kavram geliyor muhtemelen. Bu, tefekkürün öneminden söz edildiğinde, genellikle pratik hayatımızla alakasının kurulmamasından kaynaklanıyor. “Ayrıntılı bir şekilde dersler çıkarmak için düşünmek” anlamına gelen tefekkür, yaşadığımız hayatın her alanını kuşatan bir kavram oysa. Etrafımızda kurduğumuz ilişkiler, çevremizdekilerin bizimle bağlantısı, bizim insanla kurduğumuz iletişim, eşya ile bağımız ve daha birçok şey, tefekkürün kapsamına dahil. Hafızamızda kalmış en eski izlerden günümüze, derinlemesine düşünebileceğimiz ve notlar alabileceğimiz binlerce konu, zihnimizde bizim onlarla yüzleşmemizi bekliyor. Tam da bu açıdan tefekkürü, “kendimizle ve hayatımızla yüzleşmek” olarak da tanımlayabiliriz.” (sayfa:13)
v “Kur’ân’da, seyahat etmek ve yeryüzünde yol katetmekle ilgili çok sayıda ayet vardır. Bu ayetlerden bazıları inanmayanlara yeryüzünde gezip dolaşmalarını ve daha önceki zamanlarda inanmayanların nasıl helak olduklarını görmelerini öğütler. Bazı ayetlerde ise biz Müslümanlara hitap edilerek, yeryüzünde ibret için dolaşmamız, önceki medeniyetler ve kavimler hakkında düşünmemiz, yaşananları tefekkür etmemiz istenir. Her iki durumda da seyahat etmek, Allah’ın bitin kullarına verdiği bir emirdir. İman ve ibadetler gibi. Kur’ân’da “namaz kılın”, “zekat verin” denildiği gibi, aynı emir kipiyle “seyahat edin” de denilir. Bu emirlerin hepsi, hepimiz için bağlayıcıdır. (sayfa:51)