Direnmek Hayatttır
Issızlıktan kopup gelen cümleler, çöl kumlarında yankılanarak başka bir ıssızlığa yuvarlanıyordu. Derinleşen sapsarı karanlık aydınlığa dönüşen mekân olmak için durmadan kımıldanıyor, deviniyor, çatlıyordu.
Neyi istediklerini bilmeden, neyi reddettiklerini ince ince düşünmeden öfke olmuş, duvar olmuş ama en çok da şaşkın olmuş bekliyorlardı. İnsafın bazen görünüp şimdi ise hepten kaybolduğu Mekke sokakları, inlemekten yorulmuş bir hasta gibi yorgun argın sabahı bekliyordu.
Müşrikler öfkeden çatlarcasına soluk alıp vermekten vazgeçmişlerdi sanki. İnanılmaz bir kara düşün en karmaşık noktasına varmışlar, varmışlar da akıllarını zembile koyup kör kuyulara atmışlardı. Zaman aydınlık bir yele olmuş savruldukça karanlıklar parçalanıyor, aydınlıktan korkan yüreklerin korkuları ise katmerleşiyordu.
Sınırlarını bilemediği kâinatın içinde bir nokta dahi olmayan insanın azgınlığı, küçük su damlasındaki bir çöpün üstünde duran sineğin kendini kaptan sanması kadar trajikomik.
Mekke’de hayatın dışına çıkarılmak, hakikati temsil ettiği için her şeyden mahrum olmak, hakarete uğramak, dışlanmak, yok sayılmak, maddi sıkıntılara maruz kalmak, canının güvende olmadığını bile bile dosdoğru yol üzerinde metanetle yürümek. Bütün sıkıntılara karşı sabretmenin, umudu bin bir yüreğe ekip bereketli hasat mevsimlerini müjdelemenin sırrı nedir?
Bunca yaşanmış günün, söylenmiş kelamın, akıtılmış terin ve dahası göklere uçuruluvermiş duaların aksisedası olmalıydı. Bunu biliyor ve bu zamanın bir an önce gelmesini diliyordu Peygamber. Etrafında halelenmiş göz aydınlığı arkadaşları, dostları, eşi ve çocuklarıyla doğan her günün bereket ve umut getireceğine inanıyordu.
Kuşlar uçarken iz bırakıyordu gökyüzüne, sözler yüreğe, bakışlar yüze. Vahiy de elbet bereketli bir yağmur misali iz bırakacaktı zamanın tanığı olan insanda. Metin olan, her işi sağlam olan Allah, metaneti nakşediyordu Rasûlü’nün kalbine. Çünkü “O, bütün rızıkları veren, sınırsız güç ve kudret sahibidir.”(Zâriyât 51/58)
Yaşadığını söyleyen, söylediklerini yaşayan Peygamber’in halleri aksetsin gönüllerimize ve metanetin kaynağına yaslansın dimağlarımız.
“Dünyanın ağırlığına eklesek yıldızları, ayı, güneşi
Gene de ağır basarsın ey kalbim, ey kalbimin güneşi” (Erdem BAYAZIT)