Bera b. Mâlik

   Hudeybiye’de Resûlullah’a biat edenler arasında o da vardı. Bedir Gazvesi dışındaki bütün gazvelerde Hz. Peygamber’in yanında yer aldı. Müseylimetü’l-kezzâb üzerine Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği orduya katıldı. Müseylime askerleriyle beraber, her yönden tahkim edilmiş ve içerisinde cereyan eden çetin savaş sebebiyle sonraları “hadîkatü’l-mevt” denilen bir mevkide mevzilenmişti. Buraya hiçbir yerden girme imkânı bulunmadığından Berâ mızraklar ucunda havaya kaldırılan bir kalkan içinde içeriye fırlatılmasını ısrarla istedi. Bu şekilde oraya girdikten sonra etrafını kuşatan düşman askerleriyle çarpışa çarpışa giriş kapısına kadar ulaştı ve müslümanların içeri girmesini sağladı. Ancak seksenden fazla yara aldı. Tedavisiyle bizzat Hâlid b. Velîd’in bir ay kadar meşgul olması sonucu iyileşebildi.

   Berâ Hz. Ömer devrinde İran’ın Fars bölgesindeki fetihlere katıldı. Olağan üstü cesaretinin müslümanların hayatını tehlikeye sokabileceğini düşünen Hz. Ömer hiçbir savaşta Berâ’ı kumandan tayin etmemiş, hatta sırf bu sebeple kumandanlarına gönderdiği bir mektupta ona bu tür bir görev verilmemesini hatırlatmıştı.

   Hz. Peygamber bir hadisinde Berâ’ın mânevî değerine işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Saçı başı dağınık olduğu, eski elbiseler giydiği için kendisine önem verilmeyen öyle kimseler vardır ki şöyle olsun diye dua etseler Allah isteklerini geri çevirmez. Berâ b. Mâlik de bunlardandır”. Nitekim savaşlarda zor durumda kalan müslümanlar ona başvurarak Allah Teâlâ’dan zafer niyaz etmesini isterlerdi. Tüster muhâsarasında da müslümanların aynı isteğiyle karşılaşınca onlara zafer, kendine şehidlik niyazında bulundu; neticede kale düştü, Berâ da şehid oldu.