İslam Tarihi’nin en önemli hadiselerinden biri hiç şüphesiz Bedir Gazvesi’dir. Bu Gazve, Kur’ân’ın ifadesi ile “yevmü’l-furkan/furkan günü” yani iman ile inkârın, hak ile bâtılın, hidayet ile dalâletin, ümmet ile asabiyetin birbirinden en derin hatlarla ayrıldığı bir savaştır. Şüphesiz bu savaşın birçok mühim hadisesi vardır, bunlardan bir tanesi de Allah (cc) tarafından müminlere yardım ve sekinet için gönderilen meleklerdir.
Hz. Peygamber (sas) Bedir meydanında Müşrik askerlerin karşısına kendi arkadaşlarını yerleştirdi. Müşrikler sayı itibarı ile çok, Müslümanlar ise azdı. 950 Müşrik askerin karşısında sadece 313 Müslüman vardı. Silah, teçhizat ve süvari anlamında da onlar donanımlı ve güçlü idiler. İster istemez bu durum bazı Müslümanlarda bir endişe oluşturuyordu. O anlarda Hz. Peygamber (sas) şöyle dedi:
“Ey Allah’ım! İşte Kureyşliler! Olanca kibir ve gururları, kendilerini beğenmişlikleri ve havaları ile gelmişler… Sana düşmanlık etmekte ve Senin Rasûlü’nü yalanlamaktalar! Biz, Senden, onlara karşı bize vaat ettiğin yardımını diliyoruz.”
Bu sözlerin ardından Efendimiz (sas) o gece boyunca dualarını tekrarladı. Dualarında diyordu ki:
“Allah’ım, bana vâ’dini ulaştır! Allah’ım, bana vâ’dini gerçekleştir! Eğer Sen şu bir avuç İslam cemaatini helak edersen, yeryüzünde Sana ibadet edecek kimseler kalmayacak!”
Tarihler 17 Ramazan Hicri 2’yi; Miladi 13 Mart 624’ü gösterdiğinde, günlerden Cuma idi. Sabahın erken saatlerinde iki ordu karşı karşıya gelince, bir ara Hz. Peygamber’in (sas) mübarek yüzünde bir tebessüm oluştu. O anlarda dönüp Hz. Ebû Bekir’e dedi ki:
“Müjde, ey Ebû Bekir! Müjde, Allah’ın yardımı geldi! İşte şu karşıda Cebrail, tepenin üstünde ve atının üzerinde, hücuma hazır beklemekte, arkasında binlerce melek de ona refâkat etmekte!”
Bir anda tekbir sesleri yükseldi Bedrin meydanında… Allah (cc) vaadini gerçekleştirecek ve kulunu katından bir yardım ile destekleyecekti. O anda Bedir meydanına inen melekler, Hz. Cebrail refakatinde gelen 1000 melekti.
Biraz sonra Efendimiz (sas) şöyle diyecekti:
“Ey Ashabım! Meleklerin başlarında birer alamet/nişane var. Sizlerde kendinize alametler, işaretler edinin.”
Bunun üzerine sahabe hemen harekete geçecek, yanlarında ne varsa, ne buldularsa onları kendilerine alametler edineceklerdi. Hz. Hamza bir deve kuşu tüyünü kendisine alamet yaptı. Zaten heybeti dizleri titretiyordu, birde o alameti takınca yanına bile varılmayacak bir hale geldi. Hz. Ali yünden bir alamet taktı. Ebû Dücâne, kırmızı bir bezi bandaj gibi başına bağladı. Ukbe b. Amir yeşil bir bez bağladı. O gün o meydana Zübeyr b. Avvam sarı bir sarıkla gelmişti. Artık o anlarda Efendimiz (sas) içinden ne geçirdiyse, sonra Cebrail’in ve bazı meleklerin aynen Zübeyr gibi sarı sarıklarla geldiğini gördü ve bunun haberini bir müjde olarak havarisi olan Zübeyr’e verdi.
Bu anlarda Efendimiz (sas) askerlerinin arasında dolaşmaya devam ediyordu. Tam bu esnada arka arkaya üç şiddetli rüzgâr esti. Biri gürledi, geçti; sonra ikincisi, sonra üçüncüsü… Efendimiz (sas) Ashabına: “Fark ettiniz değil mi, rüzgârı?” diye sordu. Sahabe: “Evet” dediler. “Neydi peki, bu rüzgârlar?” diye sordu. Sahabe anladı ki, bu rüzgârlar öyle sıradan bir rüzgâr değil, eğer Efendimiz (sas) böyle bir soru sordu ise kesinlikle bir mesajı vardı. Bundan dolayı: “Allah ve Rasûlü (sas) daha iyi bilir!” dediler. Efendimiz (sas) dedi ki:
“Birinci rüzgârda Cebrail (as) 1000 melekle gelip sizin yanınızda durdu. İkinci rüzgârla Mikail (as) 1000 melekle gelip yanınızda durdu. Üçüncü rüzgârla İsrafil (as) yine 1000 melekle gelip aranıza karıştı.”
Efendimiz’in (sas) her sözü Bedir’in meydanında tekbirlerle karşılanıyordu. İman cephesinden yükselen her tekbir sedası küfür cephesini daha da telaşlandırıyordu. Sonra yine Kur’ân’ın bize bildirdiği bilgiyle 2000 melek daha inecek o meydana ve sayı 5000 olacaktı.
Meleklerin bu gelişlerini Kur’ân bize anlatmaktadır. Hemen Bedir’in arkasından nazil olan Enfâl Sûresi’nin 9. ayetinde inen meleklerin sayısının 1000 olduğu söylenir. Uhud’un arkasından inen Âl-i İmrân Sûresi, Uhud’u anlatırken ara ara Bedir’e de göndermelerde bulunur. Âl-i İmrân Sûresi 124. ayette Bedir’de Müslümanların 3000 melekle desteklendikleri, arkasından gelen 125. ayette ise Meleklerin sayısının 5000 olduğu beyan buyrulur. Siyer bilgisinin Kur’ân’ı anlamada ne kadar önemli olduğuna dair güzel bir örnektir bu tablo…
Siyer’den bağımsız, bu ayetleri okuyan kimileri ayetlerde haşa bir çelişki olduğunu söylemekte, bazıları ise hiç anlamamakta ve: “Neden önce 1000 melek, sonra 3000 melek ve en son 5000 melek geldiği söyleniyor?” diye sormaktadırlar. Ancak biz siyer malumatı ile bu hadiseye baktığımızda, ilk inen meleklerin sayısının 1000, sonra üç rüzgâr ile meydana inen meleklerin sayısının ilk 1000 ile beraber 3000, en son 2000 meleğinde inmesi ile sayının 5000 olduğunu görüyoruz.
Burada çok mühim iki soru sormak zorundayız.
1. İman esaslarımızdan biri olan Melekler, Allah (cc) tarafından mümin kullarına yardım etmek için gönderilirler mi?
2. Küfür cephesi 950 kişi, bu kadar bir sayıya neden 5000 melek gönderilsin ki? Melekler güçlü-kuvvetli varlıklardır; bir-iki tanesi bile o müşriklere yetecekken, neden Allah (cc) 5000 melek göndermiştir?
Kısaca bu iki soruya cevap verelim:
Birincisi: Evet, meleklere iman bizim 6 iman esasımızdan biridir. Melekler Allah (cc) tarafından yaratılmış, çeşitli şekillerde görünebilen, zor işlere gücü yetebilen, erkeklik yada dişilikleri olmayan, Allah’a (cc) itaatten bir an olsun ayrılmayan latif varlıklardır. Tam olarak sayılarını ancak Allah (cc) bilir; ama bildiğimiz bir hakikat var ki onlar birçok farklı görev için yaratılmışlardır. Arşı taşırlar, kirâmen kâtibin olarak her insanın sağında ve solunda bulunurlar, insanın yaptıklarını kaydederler, Hz. Mikail’in kontrolünde tabiat olaylarını düzenlerler ve daha neler, neler… Ama bir grup melekte vardır ki, onlar Rabbimizin görünür görünmez ordularındandır. O ordularını Allah (cc) bazen mümin kullarına yardım için gönderir.
İkincisi: Bu soruya müfessirlerimiz oldukça geniş bir şekilde yer vermişlerdir. Mesela İmam Kurtubi’nin Âl-i İmrân Sûresi 123-125 arası tefsiri, bunlardan bir tanesidir. Burada verilen izahlara göre, Bedir’e inen 5000 meleğin tamamı savaşmak için değil, o gün müminlere moral ve sebat vermek için inmişlerdi. O inen 5000 melekten bir miktarı savaşmış, diğerleri ise sadece Bedir’e katılmışlardı. Ancak burada çok önemli bir husus var, o da şu ki; o gün inen 5000 melek, kıyamete kadar gelecek olan müminlere daha sonraki süreçlerde yardım etmek için Allah tarafından gönderilmek üzere Bedir’e katılmışlardı. Çünkü Bedir’e katılan meleklerin, katılmayanlar nezdinde farklı bir değerleri vardı.
Rabbimiz o gün o meydana 5000 meleği, kıyamete kadar Bedirlerin bitmeyeceğini göstermek, ağır imtihanlar yaşayacak müminlere, yardımın muhakkak verileceğini iyice duyurmak için göndermişti. Dolayısı ile o gün o meydana inen 5000 melek, tüm müminler için çok ama çok önemli mesajlar vermekte ve büyük bir vaadi müjdelemektedirler.
Burada bir noktaya daha dikkatleri çekmemiz gerekir. Allah (cc) mümin kullarına yardım edeceğini Kur’ân-ı Kerim içerisinde defaatle vaat etmiştir. Ancak, yaptığı her işi bir kader yani bir yasa üzerine yapan Allah, kullarına yapacağı yardımı da bir yasaya bağlamıştır. Biz Kur’ân’da Allah’ın kullarına nasıl yardım ettiğini onlarca ayet ve tablo üzerinden okuyoruz. O yardım bir gün Hz. Nûh’un dalgalar arasında yüzen gemisi olmuştur, bir gün Hz. İbrahim’in ateşte yanmayan bedeni olmuştur. Bir gün Hz. İsmail’i kesmeyen bıçak olmuştur. Bir gün Hz. Musa’nın elindeki asa olmuş, bir yılana dönüşmüş; sihirbazların sihirlerini yutmuş, bir başka gün Kızıldeniz’i ikiye yarıp bir yol olmuştur. Bir başka sefer Efendimiz’in (sas) daha dünyaya teşrif etmesinden önce Ebabil kuşları olmuş, Beytullah’ı korumuş, bir başka gün Efendimiz’i hicret gecesi koruyup, sağ-selamet Medine’ye vardırmıştır.
Allah’ın görünen-görünmeyen orduları vardır. Bazen bir rüzgâr, bazen bir yağmur, bazen arılar, bazen başka hayvanlar ve bazen melekler; ama bir şekilde kullarına ulaştırdığı yardımları muhakkak olmuştur. Önemli olan Allah’ın (cc) bu vaadinin gerçeklemesi için müminler olarak bizlerin yapması gerekenleri ortaya koyması ve o ilahî yardımı hak edecek adımları atmasıdır. Beşer planında o adımlar atılınca, başta meleklerin yardımı olmak üzere bizlere vaad edilen tüm ilahî yardımlar Allah’ın izni ile bizlere ulaşacaktır.