Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi ve Görünmeyen Üniversite

.

.

20. yüzyılın önemli tasavvuf önderlerinden Mehmet Zâhid Kotku Hoca, 13 Kasım 1980 günü vefat etmişti.

Mehmet Zahid Kotku, tekke ve zaviyelerin kapatılması kararından sonra hayatına imam-hatiplik yaparak devam etmiş, en son Fatih İskenderpaşa Camii'nde görev yapmıştı.

Dini konularda birçok önemli eser bırakan Mehmet Zahid Kotku, 14 Kasım 1980 günü Süleymaniye Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra caminin haziresine defnedilmişti. Türk siyasetinin duayenlerinden Necmettin Erbakan'ın da hocası olan Zahid Kotku, Erbakan'ın önderliğinde kurulan Gümüş Motor Fabrikası'nın da fikir babasıdır.

MEHMET ZAHİD KOTKU KİMDİR?

Mehmet Efendi, 1897’de Bursa Kaleiçi’nde Türkmenzâde Çıkmazı’ndaki 19 numaralı evlerinde doğmuştur. Soyadı ‘mütevazı’ anlamına gelen ‘Kotku’dur. Babası ve annesi Kaf­kasya (Şeki)’dan göç etmişlerdir. Ahâlisi Müslüman olan ve Azeri Türkçesi konuşulan bir yerdir. 

Babası İbrahim Efendi, Hz. Peygamber (s.a.s.) sülalesinden gelen bir seyyiddir. Bursa İzvat Köyü’nde vefat eden ehl-i tarîk bir zâttır.

ehmet Zâhid Efendi, ilk mektebi Oruçbey İbtidaîsi’nde okur. İdadîye devam eder. Bursa Sanat Mektebine girer. I. Cihan Harbi sırasında 18 yaşlarında askere alınır. Üç sene sonra İstanbul’a döner.

16 Temmuz 1336/1917 Cuma günü Gümüşhanevi Dergâhı’nda Ömer Ziyâüddîn Efendi’ye intisâb eder. Hatı­ralarında; “Elhamdülillah, tarîkat-ı aliyyeye girmem bugün nasib oldu.” diye yazar. 30 Kasım 1920’de şeyhinin irtihali üzerine Gümüşhanevî Dergâhı Postnişîni Tekirdağlı Mus­tafa Feyzi Efendi’nin yanında mânevî eğitimine devam eder. Belirli aralıklarla halvete girer. 27 yaşındayken tarîkat hilâfetnâmesinin ardından Râmuzü’l-ehadîs, Hizb-i âzam ve Delâilü’l-hayrat icâzetlerini alır. Bâyezîd, Fatih, Ayasofya Medreselerinde derslere devam eder. Hafız olur. Hocasının emri ile köy ve kasabalarda dinî hizmetler îfâ eder.

Tekkelerin kapanması üzerine Bursa’daki İzvat Köyü’ne dö­ner. Merhum babasının camiinde 16 sene imamlık yaptıktan sonra 7 yıl da Bursa Üftade Camii’nde imamette bulunur. 1952 senesine kadar burada hizmet eder.

Abdülazîz Bekkine Efendi’nin irtihali üzerine (Aralık 1952) İstanbul Unkapanı Bulvarı’na nâzır Ümmü Gülsüm Camii’nde vazifesine devam eder. 1 Ekim 1958’de İskender Paşa Camii’ne naklolur. 13 Kasım 1980 (5 Muharrem 1401) Perşembe günü öğleye yakın dar-ı bekâya irtihal eyler. 

Cenaze namazı 14 Kasım 1980 Cuma günü, İstanbul Süleymaniye Camii’nde ‘muhteşem, mahzun, vakur ve edepli büyük bir cemaat’ tarafından kılınarak Kanunî Sultan Süley­man Türbesi’nin arkasında, kendilerin­den feyz aldığı hocalarının yanındaki istirahatgâhına defnolundu.

Mehmet Efendi, uzunca boylu, şişmanca, heybetli, beyaz tenli, dolgun pembe yanaklı, uzunca ak sakallı, geniş alınlı, aralıklı kaşlı, irice başlı, gül yüzlü, sevimli, alımlı ve etrafın­dakileri cezbeden bir kimseydi. İlk gördüğünüzde içinizde büyük bir hürmet ve muhabbet doğardı. 

Aynı zamanda damadı olan Mahmud Esad Coşan Hoca, Hocaefendi’yi şöyle tarif eder: “Öyle mütevazı bir kimseydi ki an’anevî kıyafetle gezer, mesela evde entari giyerdi. Dışarıda şalvar giyerdi. Halk telaffuzuyla konuşurdu.” Tevazuyu jestleriyle öğretmiştir. Hasib ve Azîz Efendileri Tekke’ye kendisi getirmesine rağmen onları ileri sürmüş, onlardan sonra vazife yapmıştır. Aslında onlardan kıdemlidir. Şeyhlik tavrı takınmaz, bir arkadaş intıbaı verirdi. Vefa timsaliydi, hafızası çok kuvvetliydi. Her hali Hz. Peygamber (s.a.s.)’e benzerdi. Ele aldığı kimseyi yolda bırakmazdı. Çok cömert olan Hocaefendi’nin kapısı herkese açıktı.

Mehmet Efendi’nin irşadında Nakşî ve Şâzelî izler görülür. Nakşîliğin ilk metodu sevgi ve sohbettir, ikincisi ise râbıtadır. Şâzelilik’te ilme önem veriliyordu. Hocaefendi de gençleri ilme ve öğrenmeye teşvik ederdi. Nakşîlik ve Şâzeliliğin ikinci bir ortak özelliği de Melâmetîliktir. Melâmetîlik, tüketici dervişlik yerine üretici derviş olmayı öğütleyen bir tarîkat anlayışıdır. Hocaefendi kimseye yük olmaya rıza göstermezdi. Hacca gidenlere “Cebinizi para ile doldurun, kimseye yük olmayın.” diyordu. Gümüşhanevî Dergâhı’nın devamı olan İskenderpaşa cemaati adeta ‘görünmeyen üniversite’ olmuş, oradan yakın dönemin pek çok ilim, fikir ve siyaset adamı yetişmiştir. Hayatı insanları eğitmekle geçmiştir. İskender Paşa Camii’nde, Pazar günleri ikindiden sonraki Râmuz sohbetlerinde camii dolardı. Son zamanlarında bu dersleri damadı Esad Coşan Hocaefendi’ye yaptırıyordu. Sohbetlerinde neler yapılması gereği üzerinde dururdu. İslâm’ın hayata geçirilmesini basit formüllerle verir, haliyle örnek olurdu. (Merhum Esad Efendi’nin de Mehmet Efendi’den sonra çok önemli hizmetleri olmuştur)

Mehmet Efendi kendisine danışan talebelerine yabancı dili kendi memleketimizde öğrenmesini isterdi. Mutlaka tahsillerin tamamlanmasını arzu ederdi. Hocaefendi şerîata bağlılığı tarîkattan önce tutmuştur. Ruhsat ile değil azîmet ile amel edilmesini tavsiye ederdi. Kur’ân ve sünnete uymayan tasavvufu kabul etmezdi.

“Kur’ân’ı bilmek ve anlamak her mü’minin vazifesidir.” derdi. Halk içinde Hakk’la beraber olmanın üzerinde dururdu. (El kârda, gönül yârda.) Bugün İskender Paşa camiasında hizmetlere devam eden Hakyol Vakfı, Mehmet Efendi’nin isteğiyle kurulmuştu. Eczahâne açacak bir gencin talebi üzerine vakıf çalışması başlatılmıştır.

1956 yılında hutbede; “Evde elime toplu iğne kutusu aldım, baktım yabancı malı, daha bir iğne yapamayacak mıyız?” demesi üzerine bir araya gelen cemaat, Gümüş Motor Fabrikası’nı Necmettin Erbakan’la kurmuş, 1960’ın ilk aylarında ilk % 95 yerli motor piyasaya çıkarılmıştı. Çeşitli sebeplerle el değiştiren kuruluş, bugün Pancar Motor adıyla devam etmektedir. Aynı şekilde Üsküdar Özbekler (Nakşî) Dergâhı Şeyhi Ethem Efendi de bir motor yapmış, bunu bir sandala takıp İstanbul Boğazı’nda dolaşmıştır.

Hocaefendinin günümüz insanına anlayacağı dille konuşur gibi yazdığı eserleri vardır. Tasavvufî Ahlâk, (5 Cilt), Cennet Yolları, Nefsin Terbiyesi, Ehl-i Sünnet Akaidi, Hadîslerle Nasihat, Mü’minlere Vaazlar. Bir de Evrad-ı şerîf hazırlamıştır. Bu mühim eser onun kemâlini gösterir. Âyet, hadîs, Mecmuatü’l- Ahzab’dan ve diğer büyüklerden alınan dualar ve zikirler vardır. Her gün okunması gereken bölümler ayrı ayrı tesbit edilmiştir. Bu muhteşem eser başta Hattat Ali Rüştü Oran’ın, Hattat Saim Özel’in, Hattat Hamid Aytaç’ın ve kendilerinin hüsn-i hattlarıyla meydana gelmiştir. Birçok kuruluş tarafından bastırılıp ücretsiz dağıtımı devam etmektedir.

Mehmet Efendi, Hattat Ali Rüştü Oran’dan hat dersleri almıştır. Ali Rüşdü Efendi; “Kimseye intisâbım yok, ders alacak olsam Hocaefendi’ye intisâb ederim.” derdi. Son haclarından döndüklerinde buyurdukları şu sözler onun düşüncesinin bir özetidir: “Dünyada her şey boş, para da boş, kitap da boş, dervişlik de boş, şöhret de boş. Mühim olan iyi bir kul olabilmektir. İnsan bunu seksen yaşından sonra anlıyor.” Sonra buna şunu da ekledi: “Dervişlik de boş, şeyhlik de boş! Mühim olan iyi bir kul olabilmektir.”

Yakınlarına şu üç nasihatte bulunmuştu:

1. Kendinizde varlık görmeyin.
2. Karşınızdakinde kusur görmeyin, kendinizde hata görün.
3. Sevileceklerin başında Allah’ı sevin.

Süleyman Bağlan;  *Keşkül Dergisi, sayı: 20, ss:36-38’deki “Gümüşhaneli Zinciri” adlı makaleden kısaltılarak alınmıştır.

Kaynak: www.dunyabulteni.com

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.