Ebû Mahzûre Mekke’nin fethedildiği yıl Hz. Peygamber ile Ci‘râne’de karşılaştıktan sonra müslüman oldu. Namaz vakti gelince müezzin ezan okumaya başladı. Resûlullah’a karşı büyük bir kin ve düşmanlık besleyen Ebû Mahzûre ile Kureyşli on genç ezan sesini işitince bir yere gizlendiler ve alaylı bir şekilde müezzini taklit ederek yüksek sesle ezan okudular. İçlerinden birinin güzel sesli olduğunu farkeden Hz. Peygamber onları yanına çağırttı ve kendilerine birer birer ezan okuttu. En son okuyan Ebû Mahzûre’nin sesini çok beğenerek ona ezanı öğretti; daha sonra namaz vakti gelince elini başına koyup alnını okşadı ve ezan okumasını emretti. Ebû Mahzûre bu emri isteksiz bir şekilde yerine getirdikten sonra Hz. Peygamber ona bir miktar gümüş para verdi ve kendisine dua etti. Gönlü İslâmiyet’e ısınan Ebû Mahzûre orada müslüman oldu ve Hz. Peygamber’den kendisini Mekke’deki Harem-i şerif’e müezzin yapmasını istedi.
Ebû Mahzûre, Resûl-i Ekrem’in Mekke’den ayrılmasına kadar Kâbe’de Bilâl-i Habeşî ile birlikte ezan okudu. Resûlullah’ın okşadığı alnına düşen saçları hiç kestirmedi. 59 yılında ölünceye kadar Mekke’de müezzinliğe devam etti. Kendisinden sonra Mescid-i Harâm müezzinliğini oğlu ve torunları yüzyıllarca devam ettirmişlerdir.