İhsan Fazlıoğlu: Mensubiyet, Mesuliyeti Yaratır; Mesuliyet de İnsanı Söyletir

Aynı zaman diliminde yaşamaktan mutluluk duyulacak bir isim; İhsan Fazlıoğlu. Eserleriyle, ilmî ve felsefî açılımlarıyla kendine has duruşu olan bir hoca. Şimdilik dokuz kitap sahibi ama desteklediği çalışmalar daha da fazla.

Felsefeyle çok da barışık bir toplum olduğumuz söylenemez. Felsefî kültürümüzün daha anlaşılır olmasında ve felsefenin bir kültür olarak toplumda kabul görmesinde İhsan Fazlıoğlu’nun eserlerinin yeri çok ayrıdır.

Karabatak dergisinin 35. sayısında Mehmet Sabri Genç, İhsan Fazlıoğlu ile uzun soluklu bir söyleşi gerçekleştirmiş. Hocanın çalışmaları hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için oldukça faydalı olacak, arşivlik bir söyleşi bu.

Mesuliyet sahibi olmak

Mesuliyet sahibi olmak üzerinde duruyor İhsan Fazlıoğlu. Yazdığı kitaplar, çalışmaları ve ortaya koyduğu ne kadar emek işi uğraş varsa hepsinin merkezinde “hakkını vermek” yatıyor. Sorumluluğunun bilincinde bir isim Fazlıoğlu. Bu bilinçle hiçbir anını boş geçirmek istemiyor. Faydalı olmak üzerinde duruyor. Kitaplarıyla ilgili konuşurken de mütevazılığı elden bırakmıyor: “Ben daha çok makale ve deneme yazmak, bir de ders, seminer, konferans vermek, ayrıca atölye tarzı çalışmalar yapmakla yetinmek istiyordum; hâlâ da öyle. Çünkü kitabı daha çok kemâle ermiş bir fikrin ifadesi olarak görüyorum.”

Hocanın bu cümlelerini okuyunca, çıkardığı bir kitapla her yerde arz-ı endâm edip ahkâm kesenleri nereye koymak gerekir diye düşünmeden edemiyor insan.

Eserlerinin etkilerine yönelik sorulan soruya karşı Fazlıoğlu’nun verdiği cevap, aslında ilim irfan yolunda mesaisi olan herkesin baş tacı etmesi gereken bir duruş olmalı: “Mensubiyet, mesuliyeti yaratır; mesuliyet de insanı söyletir. Söyleyemezseniz mahcubiyet yaşarsınız. Gayretim en nihayetinde mahcup olmamak; emaneti yerine getirmektir.”

Kalpleri birleştirmenin yolu millet olmaktır

Ülkemizde felsefenin durumu, gelecekte felsefenin akıbeti gibi konulara da değiniyor İhsan Fazlıoğlu. Umutlu olduğunu özellikle söylüyor: “Davut Kayserî’den Molla Fenarî’ye, Hocazade’den İbn Kemal’e, Taşköprülüzade’den Gelenbevî’ye, oradan günümüze. Bu nedenle telaşa gerek yok; niyetimizi bozmadıkça bu tür etkinlikler vasat oldukça kendiliğinden tecelli eder. Biz yürüyüşümüzü sürdürelim yeter ki.”

İçindeki umut dipdiri Fazlıoğlu’nun. Onu bütün bu çalışmalara iten, yoğunluğun üstesinden getiren de bu umut.

Kalpleri birleştirmek üzerine hepimizin ihtiyacı olan cümleler kuruyor Fazlıoğlu. Bunun ilk şartının “millet olmak”tan geçtiğini vurguluyor. “Ortak akıl, ortak dil, ortak vicdan”.

Birlikteliğin her alanda sağlanmasıyla mümkün olacak bu ortak paydalar. “Maddi ve manevi yuvamız yok ise aile, vatanımız yok ise millet olamayız.”

Üniversitelerin yaşadığı sorunlar üzerine de İhsan Fazlıoğlu’nun tespiti dikkate alınmalı. Sorun var demekle maalesef hiçbir sorun çözülmüyor: “Eski bir makineyi çalıştırmak için olağanüstü bir gayret gösteriliyor; hâlbuki sistem yenilenmeli.”

İhsan Fazlıoğlu, umut dolu cümlelerle sonlandırıyor söyleşiyi. Onun umut etmesi kuru iyi niyet cümleleri ile değil. Hocanın düşünce tarzını tam olarak yansıtan ifadeler bunlar. Çalışmadan, gayret etmeden dua etmenin beyhude olduğuna, çalışarak ve gayret ederek edilen duanın gücüne dikkat çekiyor: “El duası olmadan yapılan dil duası, yalnızca kuru bir gürültüdür.

İhsan Fazlıoğlu söyleşisi daha birçok konuya değinen, açılımı güçlü soruların olduğu bir söyleşi olarak Karabatak dergisinde okuyucularını bekliyor. Okumaktan, takip etmekten ve aynı çağda yaşamaktan mutlu olunacak bir önemli değerdir Fazlıoğlu. Tanımakta fayda var.

Kaynak: Dünyabizim