Milâdî 530 yılı civarında Mekke’de doğdu. Velîd aklı, dirayeti, güzel konuşması, gelişmiş şiir zevki, çocuklarının fazlalığı ve zenginliğiyle de Kureyş içerisinde temayüz etmişti. Onun Mekke ile Tâif arasındaki sulanabilen bahçelerinde yıl boyunca meyve ve sebze yetiştirilirdi. Ticaretle de uğraşan Velîd’in aynı zamanda demirci olduğu zikredilir. Velîd, Hâşimoğulları ile rekabet etmek için hac zamanı Mina’da büyük bir ateş yaktırır ve hacılara yemek ikram ederdi.
Kâbe’nin yapımı için para toplanırken Velîd, Mekkeliler’den helâl kazançlarından sarfetmelerini, ribâ ve zulümle elde edilen paraları bu işe karıştırmamalarını istedi. Diğer taraftan her yıl değiştirilen Kâbe örtüsünü bir yıl kendisinin, bir yıl diğer Kureyş liderlerinin değiştirmesinden dolayı “Idlü Kureyş” unvanını taşıyor ve Yemen’den getirttiği kumaşla bu örtüyü değiştiriyordu.
Velîd b. Mugīre, Hz. Peygamber’in davetini kabul etmedi ve kendisine şiddetle karşı çıktı. Kibir, bencillik ve ihtirası yüzünden şirk ile ruhu kirlenip tabiatı bozulduğundan Kur’ân-ı Kerîm için sihir dedi, Kur’an’ın hasmı ve Resûl-i Ekrem’in rakibi oldu. Putperestliğin hâmisi Ebû Cehil’e akıl hocalığı yaptı. Kendisinin, “Nasıl olur, ben Kureyş kabilesinin büyüğü ve başkanı olduğum halde bir kenara bırakılayım da Muhammed’e vahiy gelsin! Nasıl olur, Ebû Mes‘ûd Amr b. Umeyr es-Sekafî kabilesinin reisi de bir yana bırakılsın!” şeklindeki sözlerine Kur’an’da şöyle cevap verilir: “Gerçeğin bilgisi gelince, ‘Bu bir büyü, biz bunu kabul etmiyoruz. Bu Kur’an şu iki şehirden büyük bir kişiye indirilseydi ya!’ dediler. Rabbinin rahmetini paylaştırmak onlara mı düşmüş? Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık ...”. Velîd, Kureyşliler’in Resûlullah’a karşı düşmanca faaliyetlerine aktif biçimde katıldı.
Velîd olmak üzere Hz. Peygamber ve Kur’an’la alay eden beş kişinin uğradığı felâketlerin Kâbe’de Resûl-i Ekrem’in yanına gelen Cebrâil tarafından tertiplendiği belirtilmektedir. Buna göre Cebrâil, Kâbe avlusunda bunların her birinin ölümünü hazırlamıştır. Kâbe’ye giren Velîd’in Resûlullah ile Cebrâil’in önünden geçişi sırasında Cebrâil yıllar önce bir oka basmasıyla yaralanan topuğundaki yaraya işaret edince yara açılmış, irin toplayıp şişmiş ve patlayarak doksan yaşını geçmiş olan Velîd’in ölümüne yol açmıştır.