Muhtemelen milâdî 620 yılından kısa bir süre önce doğmuştur. Vehb’in Hz. Peygamber’le ne zaman görüştüğü ve İslâmiyet’i ne zaman kabul ettiği bilinmemekte, 9 (630) yılında Benî Âmir b. Sa‘saa heyetiyle Medine’ye geldiği ve on yaşında iken İslâm’a girdiği sanılmaktadır. O sırada henüz bulûğ çağına ermediği, ancak ok yontup işleyecek kadar akıllı ve becerikli ve Resûl-i Ekrem’in şemâili hakkında gördüklerini zaptedip nakledecek kadar zeki ve dikkatli olduğu belirtilmekte, Resûlullah’ı küçük yaşta gören sahâbîler arasında sayılmaktadır. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre Vedâ haccında bulunmuş ve Mekke ile Mina arasındaki Ebtah’ta Hz. Peygamber’in çadırında konaklamış, Bilâl-i Habeşî’nin ezan okuduğunu ve Resûlullah’ın abdest alıp öğle ve ikindi namazlarını seferî olarak kıldığını görmüştür.
Vehb, 17 (638) yılında Kûfe şehrinin kurulması üzerine ailesiyle birlikte oraya göç etti. Burada Âmir b. Sa‘saa kabilesi mensuplarının oturduğu mahalleye yerleşti. 36’da (656) Hz. Ali Irak’a gelip Kûfe’ye yerleşinceye kadar burada sade ve sakin bir hayat yaşadı. Daha sonra Hz. Ali’nin yanında yer aldı; Sıffîn’de Emevîler’e, Nehrevan’da Hâricîler’e karşı savaştı, onun diğer savaşlarına da katıldı. Hz. Ali cuma namazlarında ve diğer vakitlerde minberde konuşurken Vehb minberin yanında ayakta durup onu korurdu. Bu sebeple Hz. Ali kendisini çok sever, ona güvenir, Vehb el-Hayr ve Vehbullah diye hitap ederdi. Vehb el-Hayr diye şöhret bulması da bundan dolayıdır. Vehb, Kûfe’de bulunduğu dönemlerde kolluk kuvvetlerinin başına getirildi, beytülmâlin sorumluluğunu da üstlendi. Hz. Ali’den sonra yönetime gelen Emevîler zamanında siyasî olaylara karışmamaya özen gösterdi ve Kûfe’de yaşamaya devam etti, hayatının bu döneminde daha çok ilimle meşgul oldu. . Vehb’in 74 (693) yılında Kûfe’de öldüğü bilinmektedir. Vehb Kûfe’de en son vefat eden sahâbîdir.