Ümmü Habibe

İslâmiyet’ten on yedi yıl önce doğdu. Babası Kureyş kabilesinin reislerinden Ebû Süfyân, annesi Safiyye bint Ebü’l-Âs b. Ümeyye b. Abdüşems’tir. Ümmü Habîbe ve kocası ilk müslümanlar arasında yer aldı. Bi‘setin 6. yılında (616) müşriklerin baskısına dayanamayıp ikinci kafile ile Habeşistan’a hicret ettiler. Hicret sırasında hamile olan Ümmü Habîbe, Habeşistan’da bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ona Habîbe adını verdikleri için asıl o günden sonra Ümmü Habîbe diye anıldı. Başka çocuğu da olmadı. Kocası ile birlikte Habeşistan’da Ca‘fer b. Ebû Tâlib’in yanında bir süre müslümanların önderliğini yaptılar. Ancak daha sonra Ubeydullah b. Cahş irtidad ederek önceki dinine döndü ve Ümmü Habîbe’yi de dininden dönmeye zorladı, fakat o buna şiddetle karşı koyduğu için boşandılar. Habeşistan’daki sahâbîleri de irtidad etmeye çağıran Ubeydullah orada hıristiyan olarak öldü. Köklü ve zengin bir aileye mensup olan, fakat henüz Müslümanlığı benimsememiş Mekke’deki babasının yanına dönemeyen Ümmü Habîbe, Habeşistan’da çocuğuyla yalnız kaldı. Resûl-i Ekrem onun çektiği sıkıntıları bildiğinden kendisiyle evlenmeye karar verdi. 6 veya 7 yılında (628-629) Amr b. Ümeyye’yi hem Necâşî Ashame’yi İslâm’a davet etmesi hem de kendi adına Ümmü Habîbe’ye dünürlük yapması için iki mektupla Habeşistan’a gönderdi. Mektubunda Necâşî Ashame’den kendisini Ümmü Habîbe ile evlendirmesini ve onunla birlikte Habeşistan’da bulunan müslümanları Medine’ye göndermesini istedi. Bu teklifi duyan Ümmü Habîbe çok sevindi ve haberi getiren Necâşî Ashame’nin câriyesi Ebrehe’ye üzerindeki takıları verdi, nikâh için de Hâlid b. Saîd’i vekil tayin etti. Necâşî Ashame orada bulunan müslümanları toplayarak Hz. Peygamber’in isteğini duyurdu ve Resûlullah adına Ümmü Habîbe’ye 400 dinar mehirle bir gerdanlık verdi, hizmetçisi Ebrehe’yi de ona yardım etmekle görevlendirdi. Nikâh Resûlullah yerine vekili tarafından yapıldığı için gıyâbî nikâh şeklinde gerçekleşti. Ebû Süfyân o sırada müşrik olduğundan velâyetine müracaat edilmedi. Onun bu evliliğe çok öfkelenmesi beklenirken olayı duyduğunda Resûl-i Ekrem için, “O reddedilmeyecek biridir” diyerek evliliği benimsediğini gösterdi; bu evlilik aynı zamanda onun İslâmiyet’e yaklaşmasına vesile oldu. İbn Abbas, “Bakarsınız, Allah düşman olduğunuz kimselerle aranızda bir sevgi ortaya çıkarır” meâlindeki âyetin (el-Mümtehine 60/7) bu hadise üzerine indiğini söylemiştir. Ümmü Habîbe peygamber eşi olmaya lâyık,

üstün özelliklere sahip bir kadındı. Müslüman olduktan sonra babasının ve diğer müşriklerin baskılarına katlandı ve hamileliğine rağmen Habeşistan’a hicret etme cesaretini gösterdi. Ebû Süfyân, Hudeybiye Antlaşması’nın uzatılmasını temin için Medine’ye gelmiş, teklifi Resûl-i Ekrem tarafından kabul edilmeyince kızı Ümmü Habîbe’nin yanına gitmişti. Eve girdiğinde yerdeki döşeğe oturmak istemiş, fakat Ümmü Habîbe onun Hz. Peygamber’in döşeğine oturamayacağını belirtmişti. İbn Asâkir’in naklettiği bir hadise göre Resûlullah’ın cennetlik olduğunu müjdelediği Ümmü Habîbe ondan sonra otuz yıl daha yaşadı. Resûl-i Ekrem’in vefatının ardından çıkan fitnelere karışmadı. Dayısının oğlu Hz. Osman’ın evi muhasara edildiğinde onun evine gitti. İsyancılardan biri baş örtüsünü çekerek Ümmü Habîbe’nin yüzünü açınca ona, “Allah elini koparsın” diye beddua etti; orada bulunanlardan biri bu kişinin sağ kolunu kesti. Müslümanlar, Ümmü Habîbe’ye duydukları saygıdan dolayı kardeşi Muâviye’ye hilâfeti devrinde “müminlerin dayısı” diye hitap ediyorlardı. Ümmü Habîbe 44’te (664) Medine’de vefat etti ve Bakī‘ Mezarlığı’na defnedildi.