Efendimiz(sas)’in Kızları -1: Zeyneb bint Muhammed

Bedir’den gelen haber 

Mekke’yi kasıp kavurdu

İçlerinden çıkıp giden

Bir avuç muhacir

Şaşaalı Kureyş ordusuna

Nasıl karşı koydu?

 

Ebû Cehil, Ümeyye ve diğerleri

Put gibi mi durdular?

Devrilmişler birer birer

Ağıta başladı kadınlar…

 

Yetmiş ölü ve bir o kadar esir

Çil yavrusu gibi dağılmışlar sefil.

 

Mekke sokaklarında bir ev var.

Karanlık ortasında parlayan nur.

İçinde Zeyneb bint Muhammed

Kaygılı, perişan, çaresiz oturur.

 

Derdini kime yansın, kime anlatsın?

Babası Allah Rasûlü’ne reva görülenlere mi

Eşi Ebu’l-As b. Rebi’nin hidayete eremeyişine mi

Yoksa başına geleceklere mi ağlasın.

 

 

Ne olurdu Ebu’l-As b. Rebi

Gönlünü açsaydın da imana

Kavuşsaydın ebedi huzura

Güzel ahlakın, dürüstlüğün, cömertliğin

Yüzünden belli güzel hasletlerin

Ne olurdu kendine zulmetmemek adına

Şu atalarının dinini bırakıp da

Koşsaydın zulmetten nura.

 

Kureyş’in esirliğinden kurtulamadın

Şimdi Medine’ye düşmüşsün esir

 

Ah anneciğim Hz. Hatice

 Tâhire,Tâcire, Ceyyide.

Yanımda olsaydın şimdi.

Teselli eder bir akıl verirdin,

Zorluklara nasıl tahammül edilir

Onu gösterirdin.

 

Yoksan da yanımda

Senden hatıra gerdanlığın var

Ebu’l-As’ın fidyesi için

Onu göndereceğim naçar

Çünkü o yoksa Mekke diyarı

Bana dar mı dar.

 

Henüz inanamadı ama

Elbet Hakk’a açılacak gönlü

Ne kadar tepki alsa da

Soldurmadı Peygamber gülünü

 

Medine’de olması gereken Mekke’de

Mekke’de olması gereken Medine’de

 

Nurlu şehirde bir telaş var

Savaş bedelleri ödeniyor.

Fidye veremeyenler

çocuklara okuma- yazma öğretiyor.

Allah Elçisi savaşta şahin, sulhte halim

Tavsiyeleri ise çok derin.

Esirlerinize iyi davranın.

Öldürmeyi de diri bırakmayı da

güzel yapın!

 

Bir ara takılır gözleri

Mekke’den gelen çıkınlardan birine.

Bu gerdanlık Hatice’nin hediyesi

Can paresi büyük kızı Zeyneb’e…

Duygulanır, gözleri buğulanır

Hatice’nin hatıraları

bir bir gözünde canlanır.

 

Ey müminler, esir de fidyesi de

sizin hakkınız,

lakin uygun görürseniz

esiri de gerdanlığı da geri bırakınız.

Ya Habiballah! Emrin başımız üstüne

Yeter ki Sen, üzülme!

 

Ebu’l- As evine geri döner

Fakat Zeyneb’in sevinci çok kısa sürer.

Nedir ondaki bu değişik hâl,

Bu durgun tavır, bu kaçamak bakışlar.

Çıkıp gelmiştir ama bir şartla

Zeyneb’i Medine’ye uğurlamakla…

Babası onu çağırmaktadır.

Hakla batıl bundan böyle

bir arada bulunamayacaktır.

 

Zeyneb’in boynu kıldan ince

Emir Allah katından gelince…

 

Yanında eşi değil eşinin kardeşi,

Tutuyor onu taşıyacak deveyi

Zeyneb kime nasıl diyecek

Karnındaki gizliyi…

 

Kendini ulu zannedenler

Medine yolcusunun haberini alırlar

Hebbar b. Esved ve arkadaşları

Bu emanetin peşine takılırlar.

Kinane serer okları önüne

bağırır: “Yaklaşan olursa

saplarım ciğerine.”

Öfke ve hınçla gözü dönmüşler

deveyi ürkütüp mahfe ipini keserler.

Olan olur, deve ürker,

Gül halesi yere düşer.

 

İnsanlık ayağa düştü.

Kadına kalkan el

anneliğe gölge düşürdü.

O an kalplerdeki merhamet silindi.

Düşen, sadece Zeyneb değildi.

 

Yeryüzüne bir can düştü 

Elleri ayakları belirsiz.

Adı konmamış yavrudan

Bir çığlık koptu sessiz

***

Mecbur Mekke’ye geri varılır

En makul çözüm Ebû Süfyan’dadır.

Böyle güpegündüz yola çıkılmaz

Yoksa bir kızın

babasına gitmesine karışılmaz.

 

Zeyneb biraz iyileşince

Yola revan olunur bir gece

Gönderilmiştir Zeyd b. Harise

Teslim edecektir onu baba evine.

 

Çöl! Kim bilir kaç bağrı yanık ağıt yaktı sana!

Kimine mezar oldun kimine ılık bir vaha.

Babası sebebiyle sıkıntı çeken inci

Artık sana emanettir onu iyi kolla!

 

Zeyneb Medine’ye varır

Akrabaları ona hasretle sarılır.

 

Aradan yıllar geçer…

Bir gün bir ticaret kervanı

Şam’dan dönerken

Müslüman topraklarından geçer.

 

Kervan ele geçirilir.

Malk, mülk ve develer…

Kafilenin başında ise

Ebu’l -As varmış meğer.

 

Sabah namazında bir ses duyulur

Mescid-i Nebi’de.

Ey Müslümanlar! Bilesiniz ki

Ben Rasulullah kızı Zeyneb’im

ve kervanın başındaki

Ebu’l-As b. Rebi’ye eman verdim.

 

Allah Elçisi ashabına döner

Duyduğumu işittiniz mi?

Vallahi, müminlerin en zayıfının dahi

Geçerlidir himayesi.

Sonra Zeyneb’in evine uğrar.

Kızım, himayene aldığın kişiye iyi davran

Lakin unutma, sen ona değilsin helal.

***

Nöbetçi birliğine haber gönderilir.

Ganimete mutlak hakkınız var

Fakat razı iseniz

Kervan mallarını iade ediniz.

 

Ebu’l- As huzura girer.

Yüzü mahcup, bir değişik hâl var.

Dili alenen söylemiyor ama

Onda sanki bir nur parıldar.

 

Fakat bir türlü imanı ikrar etmiyor

Üstelik malları da istiyor.

Müminlerin müsamahası

görenlere parmak ısırtıyor.  

 

Mekke şaşkın, nasıl olur?

Önce yakalandı

sonra mallarla çıkageldi.

Emanetler bir bir

sahiplerine teslim edildi.

 

Ey Mekke, ey Kureyş!

Benden hakkınızı aldınız.

Öyleyse iyi bakınız.

Ben Allah ve Rasûlü’ne iman ettim.

Eğer Medine’de bildirseydim

Kurtulmak istediğimi zannedeceklerdi.

Ve eğer yine Medine’de söyleseydim

Sizden birileri, kervana

el koyduğumu düşüneceklerdi.

 

Artık Müslümanlardanım

ve hicret ediyorum.

Sizi de putlarınızı da reddediyorum.

 

Sevgi, sabır, içtenlik, vefa

Sonunda gerçekleşir kavuşma.

Ümame adında bir kız

ve Ali adında bir oğul

Zeyneb’den ümmete hatıra.

 

Yüreği güçlü bedeni zayıftı.

Güçlüyken güçsüz kalanı

Himayesine alırdı.

Dünyadan göçtüğünde

Sadece otuz yaşındaydı.

Kapanmayan yarası ile

Şehitlerle anıldı.

 

Babası, Efendimiz (sas) ,

Kızı defnedilirken hüzünlendi.

Üzülerek indiği kabirden

tebessüm ederek haber verdi:

Zeyneb’in zayıflığını düşünerek

Cenâb-ı Allah’a dua ettim.

Duam kabul buyruldu.

Sıkıntısı son buldu.

 

“O, kızlarımın hayırlısıdır.

Benden ötürü

hayli musibetlere maruz kalmıştır.”

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.