Adn

Cennetin en yüksek mevkiine veya değişik yerlerinin tamamına verilen ad.

Adn Kur’an’da cennât kelimesiyle birlikte zikredilerek insanın aslının (Âdem’in) yaratıldığı ve âhirette müminlerin sonsuza kadar kalacağı çeşitli cennetleri tasvir etmek üzere kullanılır. Kur’an’da on bir yerde geçer ve ebedî bir yurt olarak tasvir edilir.

Hadislerde ise bütün eşyaları altın ve gümüşten olan değişik adn cennetlerinin bulunduğu, burada bulunanların rablerini görmek için ilâhî azamet dışında bir engelle karşılaşmayacakları, yani her an Allah’ı görebilecek kadar yüksek bir mevki sahibi olacakları bildirilir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 55/1; Müslim, “Îmân”, 296). İbn Kayyim’in naklettiği bazı hadislerde adn cennetinin, Allah’ın bizzat kudret eliyle yarattığı dört şeyden biri (diğerleri arş, kalem ve Âdem’dir) olduğu ifade edilir.

İbnü’l-Arabî’ye göre adn, cennetin en yüksek mevkilerinden ibarettir ve çeşitli dereceleri vardır. En yükseğinde Hz. Peygamber’e ait olan vesîle makamı vardır ki bunun bir adı da Makam-ı Mahmûd’dur. Firdevs, naîm, me’vâ ve diğer cennetler adn cennetlerinin altında bulunur (bk. Şa‘rânî, II, 189-190). Müfessirlerin büyük çoğunluğu adnın, Kur’an ve Sünnet’te özel isim olarak kullanılmasını ve adn cennetlerinin belli zümrelere ayrılmış olduğunun ifade edilmesini dikkate alarak, cennetin en yüksek mevkiini teşkil eden, fakat kendi arasında da derecelere ayrılan bir yer olduğunu kabul ederler.