Nesî

Câhiliye döneminde kamerî takvimin şemsî takvime uyarlanması suretiyle takvime yapýlan müdahale anlamýnda bir terim

Nesî Kur’an-ı Kerim’de bir yerde geçmekte olup (Tevbe 9/36-37) manası konusunda çeşitli görüşler vardır. Bazı âlimler nesîin “bir ayın haramlığının başka bir aya ertelenmesi” manasına geldiğini, bazıları ise haramlığı ertelenen veya aynı maksatla araya ilâve edilen ayın adı olduğunu söylemiştir. Kelime genel olarak haram aylarda savaşabilmek ve hac mevsimini sabitlemek için “kamerî takvimi şemsî takvime dönüştürüp ikisini sabitlemek” ve “bu işlem sırasında eklenen ay veya gün sayısı” anlamlarında kullanılmıştır. 

Araplar Hz. İbrahim’den sonra uzun müddet kamerî takvim kullanmışlar, umrenin yapıldığı recep, haccın yapıldığı zilhicce ve onun bir öncesi zilkade ile bir sonraki ay olan muharremi haram aylar kabul etmişlerdir. İslâm kaynaklarında, Arapların zamanla haram ayların yerlerini değiştirmek veya haccın sabit bir mevsimde yapılmasını sağlamak amacıyla nesîe başvurdukları kaydedilmektedir. Kabile savaşlarının yoğun olduğu Cahiliye Arap toplumunda arka arakaya gelen 3 haram ayda savaşmak yasaktı. Bu sebeple haccın sonunda savaşmak isteyen kabileler bu ayların haramlılığının ertelenmesini istiyorlardı. Ayrıca kameri takvime göre haccın bütün mevsimleri dolaşması ticari hayatı olumsuz etkiliyordu. Bundan dolayı Araplar hac mevsimini sabitlemek için kameri takvimi şemsi takvime uyarlayıp nesî uygulamasına başvuruyorlardı. Zilhiccenin ardından gelen muharrem ayının yeri değiştirilmek suretiyle haramlığı ortadan kalkmış kabul edilir, zilhicceden sonra haram ay kabul edilmeyen bir ay araya girerdi. Yılın ilk ayı olarak ilâve edilen bu aya bazı rivayetlerde “saferülevvel” denildiği, bazılarında ise nesî isminin verildiði görülmektedir. Nesî yapıldıkça daha sonraki rebîülevvel ayına erteleniyor, böylece yılın bütün aylarını dolaşıp sıra tekrar muharreme gelinceye kadar devam ederek bir devir tamamlanıyordu.

Hicret ettiği yılda icra edilen nesîin şaban ayına rastladığını ve bu ayın muharrem, ramazanın da safer olarak isimlendirildiğini, hicretin 9. (631) yılındaki haccın zilkade ayında olduğunu bilen Hz. Peygamber nesîi yasaklamak için Vedâ haccına kadar beklemiş, ayların sayısının on iki olduğunu bildiren ve nesîi yasaklayan âyetler (et-Tevbe 9/36-37) hicretin 9. ve daha kuvvetli bir ihtimale göre 10. (632) yılında nazil olmuştur. Bîrûnî, Resûlullah’ın nesîi ilga etmek için Vedâ haccını yaptığı 10. Yılı beklemesinin sebebinin bu yılda ayların gerçek yerlerine denk gelmesi olduğunu söyler; böylece Hz. Peygamber’in bu yıla kadar hac yapmamasını ayların gerçek yerlerinde olmamasına bağlar. Ayların sayısının on iki ve nesîin yasak olduğuunu bildiren âyetleri Vedâ haccı hutbesinde tekrarlayan Resûlullah, “Zaman Allah’ın yerleri ve gökleri yarattığı gündeki şekline döndü” diyerek bu âdeti yürürlükten kaldırmıştır.