Nâbiga ez-Zübyânî

Câhiliye dönemi şairlerindendir. 515-520 yılları arasında Medine’nin kuzeydoğusunda yer alan Şerebbe mevkiinde dünyaya geldi. Zübyân kabilesine mensuptur. Zübyânîler, aslen İsmâilî olup Ma’rib seddinin yıkılmasından sonra Yemen’den kuzeye göç eden kabilelerdendir.

Nâbiga kelime anlamı olarak “herkesçe tanınan, güzel ve etkileyici şiirleri olan büyük şair” demektir. Hayatının büyük bir bölümünü Gassâni hükümdarlarının saraylarında geçirdi. Hükümdara okuduğu methiyelerle müttefiki olan Esedoğullarından savaşta esir alınanların serbest bırakılmasını sağladı. Bu olayla tarih sahnesine çıkan Nâbiga kabileler arası anlaşmazlıkları çözmede etkin bir rol oynayarak saygın bir kimse konumuna yükseldi. Kabileler arası barışın sağlanması hususunda gösterdiği çabaları şiirlerine de yansıtmıştır.

Nâbiga ez-Zübyâni’yi kıskananlar, şairin karala ihanet ettiğini ileri sürerek hükümdarla arasını açtı ve yakalandığında öldürülmesi emri verildi. Nâbiga, Kimsenin kendisiyle konuşmadığı, kabilesi tarafından yalnız bırakıldığı bu durumunu “uyuz deve ve yılan sokmuş kimse” betimlemesiyle anlatmıştır. İftiraya kurban gittiğini ve asla ihanet etmediğini söyleyen Nâbiğa, en güzel şiiri olan “i’tizâr” kasidesini bu olay sebebiyle kaleme almıştır. İ’tizâr kasideyle birlikte Nâbiga bu alanda en büyük şair kabul edilmiştir.

Bu hadiseden sonra Gassânî hükümdarının himayesine girerek nedimlerinden biri oldu. Hükümdara ve kardeşine methiyerler yazdı. Ancak Hîre hükümdarı Nu’man’ın kendisini atfetmesiyle eski günlerine yeniden kavuştu ve Hîre sarayına yerleşti. Nu’man’ın ölümünden sonra yerine geçen İlyâ b. Kabîsa’nın idaresine dayanamadı ve kabilesine döndü. Ölünceye kadar kabilesinin yanında kalan Nâbiga, şiir yazmayı bırakmıştı. Artık hayatın omuzlarında taşıyamayacak bir yük haline geldiğini söyleyerek kendini içkiye verdi ve seksen yaşlarında öldü.  

Yumuşak huylu, iyi niyetli, âlicenap bir insan olan Nâbiga’nın dini hususunda farklı görüşler ileri sürülmüş ise de bazı şiirlerinde putperestler gibi yemin etmesi onun Yahudi ve Hıristiyan kültürüyle yumuşamış bir putperestliği benimsediği söylenebilir. Haram aylarda Ukaz panayırına gider ve kendisi için hazırlanmış olan çadırda oturur, şairlerin şiirleri hakkında hakemlik yapardı. Hassân b. Sâbit ve A‘şâ gibi şairler şiirleirini kendisine takdim etmiş ve takdirini kazanmışlardır.

Genellikle medih, hiciv, tasvir ve hikemiyat temalarında şiir yazmış olup mersiyeleri nâdirdir.

Eserleri: Dîvân, Mensûr medhiyye