İbn Kesîr

Ebû'l-Fidâ' İmâdüddîn İsmâîl b. Şihâbiddîn Ömer b. Kesîr (ö. 774/1373)

Tarihçi, Müfessir, Muhaddis ve Şafiî Fakihi

701'de (1301 -1302) Busra’nın Müceydilûlkarye köyünde dünyaya geldi. Babası ölünce 707 ( 1307- 1308) yılında ailesiyle birlikte Dımaşk'a göç etti. İlk fıkıh derslerini abisi Kemaleddin Abdulvehhab’dan aldı. 711 '-de (1311-12) Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Genç yaşta “Ahkâmü't-tenbih” adlı eseri yazdı. shak ibn Amidî, Muhammed ibn Zinâd ve İbn Teymiyye gibi devrinin ünlü bilginlerinden kelam, tefsir ve hadis öğrendi. Hocaları arasında daha çok Burhâneddin el-Fezârî, kayınpederi Yûsuf el-Mizzî, Zehebî ve İbn Teymiyye'den etkilendi. İbn Kesîr öğrenimini tamamladıktan sonra hatip, müderris, kıraat alimi, müftü ve mahkeme heyeti üyesi olarak çeşitli görevlerde bulundu. 736'da (1335) Dımaşk'ta Şafiiler'e tahsis edilmiş olan Necibiyye Medresesi'nde ders vermeye başladı ve ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Takıyyüddin es-Sübki’nin vefatından sonra kısa bir süre Dımaşk'ta Dârü'l-Hadîsi'l-Eşrefiyye'nin reisliğini yaptı. İbn Kesir, Şam Medreselerinde uzun yıllar müderrislik yaptı. Birçoğu büyük âlim olan onlarca öğrenci yetiştirdi. Öğrencileri arasında; İbn Hacer gibi büyük hadis bilginleri, Şihâbüddin ibn Hiccî, Hafız Ebû'l-Mehâsin el-Hüseynî gibi o devrin meşhur âlimleri de bulunmaktadır.

İbn Kesîr, İdareyle iyi ilişkiler kurma yolunu bir denge politikası olarak belirlemiştir. İdareye karşı başkaldırıları tasvip etmemiş, ilk üç halife’ye karşı yapılan küfür ve ayrımcı davranışların cezalandırılmasında kadı olarak yer almıştır.

İslam topraklarının savunulmasında halkın cihada katılması konusunda idareye yardımcı olmuştur. Kıbrıs Frankları’nın İs­lâm ülkelerine karşı başlattıkları saldırıyı sürdürmeleri üzerine gerekli askerî ted­birleri alan Dımaşk Valisi Emîr Mencek 770'te (1368-69) halkın cihada katılması gerektiği konusunda ondan fetva istedi. Bunun üzerine İbn Kesîr, “el-İctihâd fi Talebi'I-Cihâd” adıyla bir eser yazdı.

Kendisine ilmî dirayetinin nişanesi olarak “el-Hâfızu'l-Muhaddis” ünvanı “el-Fakîhu'l-Müftî” lakabı verilmiştir. Zehebî, Tezkiretu'I-Huffâz'ın sonunda İbn Kesîr’i zikretmiş ve hadis ilminin çeşitli alanlarında verdiği eserlerden dolayı kendisinden övgüyle söz etmiştir.  Ayrıca ona  “el-Fakihu’l-Müftî” lakabını vermiştir.

Ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiş olan İbn Kesîr, Hicrî 774 (Miladî 1373) senesi Şaban ayının 26. perşembe günü 74 yaşında iken Şam'da vefat etmiştir.[1] Vasiyeti gereği Dımaşk'ta Bâbü’n-Nasr dışındaki Sûfiye Mezarlığı'na hocası İbn Teymiyye'nin yanına defnedildi.

İbn Kesir esas itibarıyla hadisçi ve tarihçidir. En önemli eseri XIV cilt halinde tertip ettiği el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı büyük İslâm tarihidir. Yıllara göre tertip edilen eserin en önemli kısmı Peygamber’in Sîreti ve Dört Halife devrine ait kısımlar ile devrindeki olaylardan bahseden son kısımdır. Eser siyasî tarih bakımından zayıftır. Biyografi bakımından zengindir.

İbn Kesîr'in büyük ta­rihçiler arasında yer almasını sağlayan eser, başlangıçtan 767 (1365-66) yılına kadar geçen olayları kronolojik sırayla anlatan on dört ciltlik umumî bir İslâm ta­rihidir. Tamamı basılan ve bazı bölümleri çeşitli başlıklar altında ayrıca neşredilen eser Türkçeye de çevrilmiştir.

KONU HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇİN: http://www.siyerinebi.com/tr/ali-erdogdu/ibn-kesir#