Cemel Vak'ası

Hz. Ali ile Hz. Âişe arasında cereyan eden savaş (36/656).

Hz. Ali (r.anh) halife olduğunda onu bekleyen en önemli mesele Hz. Osman’ın katillerini bulmak ve cezalandırmaktı. Ancak ortada belli bir katil yoktu. Sayıları binleri bulan isyancı bir grup “Halifeyi biz öldürdük” diyordu. Bu sebeple Hz. Ali’nin kısası icra etmesi imkânsızdı. İsyancılar hem sayıca üstün hem de kuvvetliydiler. Kendilerini cezalandırmak isteyenlere karşı da müteyakkız durumdaydılar. Halifenin bu durumda şehre tamamen hâkim olan asilerle hemen başa çıkamayacağı aşikârdı. Şimdilik ortalığın yatışmasını beklemek en doğru yoldu. Hz. Ali’yi bu karara sevk eden muhtemel amillerden biri de kendisine fiilen yalnız Medine'de biat edilmiş olmasıydı. Diğer vilayetlerde durum henüz aydınlığa kavuşmuş değildi. Nitekim Şam valisi Muaviye b. Ebû Süfyan Hz. Osman’ın öldürülmesinde Hz. Ali’nin de payı olduğunu düşünüyordu.

Hicretin36. Yılında (656) Hz. Ali vilayetlere yeni valiler gönderdi. Şam valisi Muaviye hariç diğer valiler kendisine itaat etti. Muaviye, halifenin tasarruflarına karşı çıkarak yerine tayin etmiş olduğu Sehl b. Huneyf’i tanımadı.

Medine’de yaşananlar dolayısıyla Müslümanlar tereddüt içerisindeydiler. Bu yüzden Hz. Ali’nin gönderdiği yeni valilere karşı tam bir itaat göstermediler. Çünkü ortada bir karışıklık vardı ve Müslümanlar kimin haklı kimin haksız olduğunu kestiremiyorlardı.

Hz. Ali (r.anh) halife seçildiğinde Hz. Âişe (r. anha) Mekke’de bulunuyordu. Biatlarını kerhen yapmış olan Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm da Hz. Ali’den izin alarak Mekke’ye gittiler. Hz. Osman’ın katlinden sonra Mekke’ye kaçan Mervân b. Hakem ve diğerleri Hz. Âişe’nin etrafında toplanarak Hz. Osman’ın katillerini istemeye başladılar. Hz. Ali (r.anh), Hz. Âişe’yi  (r. anha) ve etrafında toplananları itaate davet için acele kuvvet toplamak ve Basra üzerine yürümek zorunda kaldı. Hz. Aişe'nin önderliğindeki ordu ile hilafet ordusu Basra önlerinde Hureybe mevkiinde karşılaştı (15 Cemaziyelahir 36/9 Aralık 656). Her iki tarafın da ileri gelenleri savaşmak istemiyordu. Müslüman kanının akmasını önlemek amacıyla arabuluculuk yapmaya başladılar. Çünkü karşı karşıya gelmiş olan iki taraf da aynı dava için omuz omuza vermiş, müşriklere karşı beraberce çarpışmışlardı. Şimdi birbirlerine karşı nasıl savaşacaklardı? En iyisi orta yolu bulmak ve anlaşmaktı. Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr’in bulunduğu taraf, masum olarak adledilmiş olan Hz. Osman’ın kan davasını güdüyordu. Devlet başkanı Hz. Ali’nin bulunduğu taraf ise ortaya çıkması muhtemel yeni bir fitneyi engellemek istiyordu.

Taraflar yatışmış ve savaşmamak üzere anlaşmışken, tarafların barışmasını istemeyen anarşist gruplar sabaha karşı Hz. Âişe’nin bulunduğu bölgeden Hz. Ali tarafına saldırdılar. Karanlık dolayısıyla ne olduğunu anlamayan Hz. Ali, ihanete uğradığını sanarak saldırıya karşılık verdi. Böylece anlaşmaya varmış olan taraflar, İslam düşmanlarının oyununa gelerek savaşı başlattılar. Savaş Hz. Âişe’nin üzerinde bulunduğu devenin etrafında cereyan ettiği için “Cemel Vak’ası” olarak anıldı. Savaşın sonunda Hz. Ali galip geldi, Talha ve Zübeyr de dahil olmak üzere pek çok müslüman öldü. Bu savaşta ölenlere çok üzülen ve cenaze hizmetlerini bizzat yürüten halife, Hz. Aişe'yi hanımlardan oluşan bir heyetle birlikte Medine'ye gönderdi.

Hz. Ali (r.anh), Beytülmâldeki paralar ile savaş meydanında ele geçirilen mal ve silahları ordusuna ganimet olarak dağıttıktan sonra kendisine karşı harekete geçenlerle hesaplaştı. Ardından Muaviye'yi tekrar biate davet etmek için bir mektup yazdı ve Cerir b. Abdullah’la birlikte Şam’a gönderdi. Mektupta, Muhacir ve Ensar’ın kendisine biat ettiklerini ve Cemel Hadisesinde yaşananları anlattı. Bir daha böyle kan dökülmemesi için onun da herkes gibi biat etmesini istedi fakat Muaviye’den olumlu bir sonuç alamadı. Bunun üzerine Hz. Ali (r. anh), H.36. yılın Şevval ayında ordusunu Kûfe’den hareket ettirerek Suriye’ye yöneldi. Muaviye de hazırlamış olduğu büyük bir orduyla Şam’dan hareket etti. Taraflar Fırat yakınlarında Sıffin denilen mevkide karşı karşıya geldiler. Hz. Ali (r.anh), Muaviye’ye bir heyet göndererek bu ayrılığın giderilip Müslümanların birleşmesini ve fitnenin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmasını istedi.  Böyle birkaç heyetin gidiş-gelişiyle H. 37. Yılının Muharrem ayının sonuna kadar ateşkes ilan edildi.