Bahira

Asıl adı Sergius olup kendisine Bahîrâ denilen rahiptir. Rahip Bahîrâ'nın münzevi bir hayat yaşadığı manastırda eskiden beri bir kitap bulunur ve bunu okuyan her rahip Hıristiyanlığın en bilgili din adamı olurdu. Bahîrâ da bu bilgin rahiplerden biriydi.

İslam Tarihi ve Siyer kaynaklarına göre içinde henüz on iki yaşında olan Hz. Peygamberin ve amcası Ebû  Tâlib'in de bulunduğu ticret kervanı Busra'da bulunan manastırın yanında konakladı. Kervan önceki seyahatlerde de burada konaklar ancak manastırın rahibi Bahîrâ onlarla ilgilenmez ve konuşmazdı. Ancak bu defa manastırdan kervanı seyreden Bahîrâ bir mucizeye şahitlik etti. Kervanın üzerinde küçük bir bulutun olduğunu ve bu bulutun kervanla birlikte hareket ettiğini gördü. Bunun üzerine hemen bir sofra hazırlayıp kafile mensuplarını yemeğe davet etti. Kureyşliler, o güne kadar kendileriyle ilgilenmeyen Bahîrânın bu teklifini hayretle kabul ettiler. Hz. Muhammed'i kervanın yanında bırakıp manastıra gittiler. Âlim bir kimse olan Bahîrâ, ziyafete gelen Kureyşlilerde bir farklılık göremedi.  Geride kimsenin kalmasını istemeyen Bahirâ Hz. Muhammed'in de gelmesini istedi. Onunla bir süre konuştuktan sonra  Ebû  Tâlib ile görüşüp yeğeni hakkında bilgi aldı ve ona iyi bakmasını, onu yahudilerden korumasını istedi. Bahîrâ'nın uyarılarını dikkate alan Ebû Talib, yolculuğun geri kalan kısmından vazgeçip yeğeni ile birlikte Mekke'ye döndü.

Hz. Peygamber'in Busra seyehati ve Rahip Bahîrâ rivayeti hakkında pek çok şey söylenmiş, gerek İslam âlimleri gerekse Batılı yazarlar tarafından değişik fikirler ileri sürülmüştür. Bazı Hıristiyan kaynaklar, Hz. Muhammed'in güya yalancı peygamber olduğunu ve tebliğ ettiği hususların Bahîrâ'nın telkin ettiklerinden ibaret olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Buna karşılık bir kısım siyer âlimleri, Bahîrâ hadisesine ait rivayetin sahih olmadığını, senedinin mürsel olduğunu, ravilerinden hiçbirisinin olayı görmediğini, ayrıca o sıralarda henüz çocuk yaşta olan Hz. Peygamber'in Bahîrâ ile kısa görüşmesinden, hıristiyanların iddia ettikleri gibi, İslam dininin esaslarına ait bazı şeyler öğrenmesinin akıl ve mantığa ters düştüğünü belirterek bu hadiseyi ya tamamen reddetmiş­ler veya üzerinde durmaya bile değer bulmamışlardır.  Esasen Bahîrâ hadisesini kabul veya reddetmenin Hz. Peygamber'in şahsiyeti ve İslam dini bakımından herhangi bir önemi de yoktur.